Makale Özeti:
|
Postmodern roman, biçimsel deneyselliğin ön plana çıktığı bir roman
türüdür. Bu nedenledir ki, edebiyat ve toplum arasındaki ilişkiyi eserin
içeriği ile kuran edebiyat sosyolojisi çalışmaları, postmodern romanı
sosyolojik olarak değerlendirebilmek üzere yetersiz kalmışlardır.
Postmodern metinlerin analizinde, edebiyat sosyolojisi Dr. çalışmalarının
yerini edebiyat tarihi, karşılaştırmalı edebiyat ve kültürel incelemeler gibi
alanlar almıştır. Dolayısıyla bu metinlerin toplumsal olanla bağı eksiktir.
Bu çalışmada postmodern romanın biçimsel özelliklerini sosyolojik
olarak anlaşılır kılmak hedeflenmiştir. Bu maksatla biçimin nasıl bir
toplumsal gerçekliği temsil ettiği gösterilmek istenmiş; roman ve
toplumsal gerçeklik arasındaki ilişki tarihsel olarak betimlenmiş ve sonuç
olarak, yüzyıllar içinde toplumsal gerçeklik anlayışı değiştikçe romanın
kurgusal öğelerinin farklı biçimsel görünümlere büründüğü gözlenmiştir.
18. yüzyıl romanı kolektif geleneksel bir anlayışın yerine bireysel
gerçekçiliği, 19. yüzyıl romanı, edebi eser ve dışsal gerçeklik arasında
birebir bir ilişki olmasını arzulayan gerçekçi bir gerçekçiliği benimsemiş;
20. yüzyıl modernist romanı ise parçalanan gerçeklik anlayışı sonucu
bireyin içsel dünyasını temsil etmiştir. Denilebilir ki farklı gerçeklik
anlayışları ve bu anlayışların farklı temsilleri söz konusudur. Postmodern
roman da toplumdaki yeni gerçekliğin bir ürünü, edebiyat alanındaki
yansımasıdır. Makro teorilerin yerini mikro teorilerin aldığı, hakikat
anlayışının parçalandığı, rasyonel öznenin yadsındığı, tekil düşüncelerin
yerini çoğulluğa bıraktığı yeni bir gerçeklik anlayışıdır bu. Tanrının ya
da insanın merkeze alındığı kendinden önceki düşünme biçimlerinden
farklı olarak öznenin dil olarak belirdiği bir gerçeklik anlayışıdır.
|