Makale Özeti:
|
Kamuoyunda uzun bir süredir tartışılan genetiği değiştirilmiş ürünler, 26
Mart 2010 tarihinde yayınlanarak altı ay sonra yürürlüğe girmesi öngörülen
“Biyogüvenlik Kanunu” ile yeni bir tartışmanın da odağına oturmuştur.
Kanun esas itibariyle genetiği değiştirilmiş ürünlerin ithalatını ve ülke
içerisinde işlenmesini kontrol etme amacına yönelmiş1, sorumluluk
konusunda da özel düzenlemelere yer vermiştir. Kanaatimizce sorumlulukla
ilgili hükümlerin değerlendirilmesine ihtiyaç vardır. Zira “Gen Teknik
Uygulamalardan Doğan Hukuki Sorumluluk” adını taşıyan eserimizi2
hazırlarken ancak, böyle bir Kanunun hazırlığı sayılabilecek adımlardan
bahsedebilmiştik. Ancak, söz konusu değerlendirmenin yapılabilmesi
bakımından bir takım teorik temellerin hatırlatılmasında yarar görülmüştür.
Hukuken ilke olarak herkes başına gelen felakete katlanmak zorundadır
(Casum sentit Dominus). Söz konusu ilke uyarınca kişiler, hâkimiyeti altında
bulunan şeylerin hasara veya ziyaa uğramasına katlanmak
mecburiyetindedirler. Bununla birlikte kişi kendisine isabet eden zarar verici
sonucun bir başkasına isnat edilebilir sebeplerden kaynaklandığını ispat
ettiği takdirde, zarara kendisi katlanmaktan kurtulabilir; zararı bir başkasına
Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi.
1 Genetiği değiştiriliş ürünlerin ticaretine ilişkin monografik bir çalışma için bkz., Goehl,
Susanne A., Gentechnik, Recht und Handel, Hamburg 2009.
2 Ankara 2008. Bu çalışmada adı geçen eserimizin yayınlanmasından sonra takip
edebildiğimiz yeni kaynaklara yer verilmiştir. Geniş kaynakça için eserimize müracaat
edilebilir.
56 Mustafa Fadıl Yıldırım MÜHFD, C. I, S. 1 (2012)
tazmin ettirebilir. Zararın tazminini bir başka kişiye yükleme imkânı veren
sebeplere ise “Sorumluluk Sebepleri” denir.
Türk hukukunda sorumluluk sebepleri kusur, sözleşme ve Kanun’dur.
Kanun koyucu, bir başkasına kusurlu olarak zarar veren bir davranışta
bulunanı, bir sözleşme ile başkasına isabet eden zararı tazmin etmeyi
üstleneni ve bunun dışında kanuni bir düzenleme ile bir zararlı davranıştan
dolayı “kusur ve sözleşme bulunmasa dahi” sorumlu saydığı hallerde,
sorumlular, zarara uğrayanın zararını tazmin etmek durumundadırlar.
Türk sorumluluk hukukunun bazı ilkeleri mevcuttur. Bunlardan ilki
“kusur olmadan sorumluluk doğmaz ilkesi” dir. Hem BK. m. 41, hem BK.
m. 96 vd. sorumluluk için kusuru şart koşar. Kusursuz sorumluluk istisnaidir
ve ancak kanun tarafından açıkça öngörülen hallerde kabul edilebilir. Kusur,
davranışta bulunan kişinin davranışında kınanabilir sayılmasıdır.
Kınanmanın ölçüsü, davranışın niteliğine göre değişkenlik arz eder. Kişi,
kasıtlı davranır ise, kınama sert ve dolayısıyla müeyyide sert olurken, ağır
kusur ve hafif kusurda ise kınamanın ve müeyyidenin şiddeti azalmaktadır.
Sorumluluk hukukunun ikinci ilkesi, zarar yok ise sorumluluk da olmaz
ilkesidir. Zarar, kişinin mal ve şahıs varlığında irade dışı vuku bulan azalma,
eksilme veya kötüleşmedir. Zararın varlık ve miktarını ispat yükü ilke olarak
zarar görene düşer. Ancak, zararın varlığı, kanun koyucu veya yargı kararları
ile “Prima Facie” yani, görünen durum olarak kabul edilebilir. Miktarını
ispattan da, farazi zarar hesabı ile kurtulmak mümkündür. Bu da ancak
kanunda izin verilen hallerde mümkündür: Cezai şartta, FSEK. m. 68/I’de
öngörülen üç katı tazminat halinde olduğu gibi.
Sorumluluk hukukunda bir diğer ilke illiyet bağı yok ya da kesilmiş ise
sorumluluk da yoktur, ilkesidir. İlliyet bağı denildiğinde hayatın genel akışı,
genel hayat tecrübelerine göre, somut olayda gerçekleşen türden bir zararı
mahiyeti ve ana temayülü itibariyle doğurmaya elverişli olan her türlü sebep
anlaşılır. İlliyet bağının ispatı da ilke olarak zarar görene düşer. Bununla
birlikte bazen kanun, bazen de yargı kararları ile illiyet bağının bulunduğu
varsayılarak, bu bağın kesilmiş olduğunu veya bulunmadığını ispat yükü,
zarar verene yükletilmiş olabilir. Sorumluluk politikası bunu belirlemektedir
Biyogüvenlik Kanunu Kapsamında Genetiği Değiştirilmiş … 57
ki, özellikle karmaşık ilişkilerde ve zarar doğurma özelliği objektif olarak
kabul edilebilen durumlarda, zararın varlığı illiyet bağının da varlığı için yeterli görülebilmektedir.
|