Makale Özeti:
|
Bilim ve teknoloji alanında meydana gelen hızlı gelişmeler, modern
biyoteknolojik yöntemler kullanılmak suretiyle farklı canlı türleri ve sınıfları
arasında gen aktarılmasını mümkün hale getirmiştir. Yeni gen tekniklerinin
kullanılması yoluyla geliştirilen ürünler, piyasalarda tarım ve gıda için
üretim ve tüketime sunulmuştur. Genetik yapısı değiştirilmiş organizmaların
(GDO) insan, hayvan ve bitki sağlığı ile bitkilerin olumsuz çevre şartlarına
dayanaklılığının geliştirilmesi ve ürün kalitesinin arttırılması bakımından
bazı faydalarının olduğu bilinmektedir. Gen teknolojisinin insanın, hayvanın
ve çevrenin refahına hizmet edecek şekilde kullanılması halinde bir problem
söz konusu olmayacaktır. Ancak genetik yapısı değiştirilmiş organizmaların
insan, hayvan ve bitki sağlığı ile çevre ve biyolojik çeşitlik üzerinde önemli
derecede zarar oluşturma riski taşıdığı ve hatta bu zararların ortaya çıkması
durumunda geri dönüşün mümkün olmadığı da bilimsel çevrelerce ileri
sürülmektedir. İşte bu risklerle mücadele etmek, insanları, hayvanları ve
çevreyi gen teknolojisinin kötü/ye kullanımından korumak için ulusal ve
uluslararası çeşitli tedbirler alınmaya başlanmıştır. Bu konuda ülkemiz de
dahil, pek çok ülke tarafından kabul edilerek onaylanan Biyolojik Çeşitlilik
Sözleşmesi ve Biyogüvenlik Kartagena Protokolü, önemli bir alt yapı
oluşturmaktadır.
Ülkemizde de GDO’ların doğurabileceği risklere karşı tedbirler alınması
gerektiği uzun zamandan beri çeşitli çevrelerce dile getirilmiştir. Genetiği
değiştirilmiş organizmaların insan, hayvan ve bitki sağlığı ile çevre ve
biyolojik çeşitlilik üzerinde doğurabileceği risklerin engellenmesi, riskin
gerçekleşmesi halinde ortaya çıkan zararlardan sorumluluğun şartlarının
belirlenmesi ve bu tür faaliyetlerin belli bir düzen içerisinde yapılmasını ve
bunların denetlenmesini sağlamak amacıyla, TBMM tarafından 18.03.2010
tarihinde 5977 sayılı “Biyogüvenlik Kanunu” (BgK) kabul edilmiştir. 26
Mart 2010 gün ve 27533 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan bu Kanun,
yayımından altı ay sonra, yani 26 Eylül 2010 tarihinde yürürlüğe girecektir
(BgK m. 17).
Anılan Kanunda teknik hususların yanı sıra hukuki ve cezai sorumluluk
konularında da düzenlemeler yapılmıştır. Kanunun 15. maddesinde bir takım
fiiller suç haline getirilmiş ve ağır yaptırımlara bağlanmıştır. Aşağıda esas
olarak bu Kanunda tanımlanan suçlar ve kabahatler hakkında genel bir
değerlendirme yapılacaktır.
|