Makale Özeti:
|
Dil becerilerinden biri olan yazma, bilgilerin kalıcılığını sağlayan önemli bir iletişim aracıdır. Yazma
becerisi planlı ve anlamlı bir sürecin sonunda ortaya çıkmaktadır. Duygu ve düşünceleri yazılı olarak aktarırken
bu süreçte, kişide meydana gelen endişe ve korku yazma kaygısı olarak adlandırılmaktadır. Yazma kaygısının
sonuçları yazılı ürünlerde ve kişinin tutumunda birtakım değişiklikler meydana getirmektedir. Bu değişiklikler
bireyde üzüntü, kızgınlık korku vb. şekillerde ortaya çıkabilmektedir. Bu araştırmanın amacı, Mustafa Kemal
Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Fen-Edebiyat ve Eğitim Fakültelerinin 1. öğretimde öğrenim
gören 1. sınıf öğrencilerinin yazma kaygısını ve bunu çeşitli değişkenlere göre (cinsiyet ve alan) farklılaşıp
farklılaşmadığını belirlemektir.
Tabakalı kümeleme örnekleme yöntemiyle belirlenen sözel branşlardan (Tarih, Coğrafya ve Türkçe
Öğretmenliği) 98 öğrenci; sayısal branşlardan (Fizik, Kimya, Fen Bilgisi Öğretmenliği) 101 öğrenci; eşit
ağırlıklı branşlardan (Kamu, İktisat, Sınıf ve Özel Eğitim Öğretmenliği) 164 öğrenci olmak üzere toplam 363
öğrenci araştırmanın örneklemini oluşturmaktadır. Öğrencilerin 206’sı bayan; 157’si erkektir.
Araştırmada veri toplama aracı olarak Daly ve Miller’ın (1975) geliştirdiği, Zorbaz’ın (2010) Türkçeye
uyarladığı “Yazma Kaygısı Ölçeği” kullanılmıştır. Araştırmada üniversite öğrencilerinin yazma kaygısı
düzeyleri belirlenmiştir. Öğrencilerin % 15.7’sinin yazma kaygısı düşük, % 66.9’unun orta düzeyde ve %
17.4’ünün ise yüksektir. Öğrencilerin yazma kaygısı düzeylerinde cinsiyet ve alana (sözel, sayısal ve eşit ağırlık)
göre anlamlı bir farklılık bulunmamıştır.
|