Makale Özeti:
|
Teknolojiyi, tarihsel olarak insanoğlunun öğretme ve öğrenme faaliyetlerinde “nasıl öğretebilirim?” sorusunu sormaya başladığı andan itibaren başlatmak mümkündür. Ancak, Eğitim Teknolojisinin bir disiplin olarak gelişmesinde çeşitli epistemolojik yaklaşımların ve insan öğrenmesi ile ilgili yapılan çalışmaların etkili olduğu görülmektedir. İnsan zihnini boş bir levha olarak gören felsefi yaklaşımdan, bugün insan öğrenmesinde nesnel bir gerçekliğin varlığının tartışıldığı bilgi paradigmasına geçişin Eğitim Teknolojisinin eğitim ortamındaki işlevinde de önemli değişimleri gündeme getirmiştir.
Bu süreçte Eğitim Teknolojisinin fonksiyonu, öğrenenlere nesnel gerçekliği aktaran araç-gereçlerden, öğrencilerin bilgi oluşturmalarını destekleyen “boş teknolojiler” anlayışı yönünde değişmeye başlamıştır. Değişimin doğasında ise, epistemolojik anlayışta ve insan öğrenmesinde meydana gelen gelişmelerin etkili olduğunu söylemek mümkündür. Özellikle, nesnel gerçekliğin davranışlarda gözlenmesi ya da zihinde yeniden üretilmesine dayalı yaklaşımdan dışsal gerçekliği, bireyin zihnindeki oluşturmaları açısında tartışmalı sayan oluşturmacı epistemoloji yönündeki gelişim Eğitim Teknolojisinin öğrenme-öğretme sürecindeki işlevinde de değişimlere neden olmuştur.
|