Makale Özeti:
|
İş Hukuku ve özelinde Sosyal Güvenlik Hukukunda sağlıklı bir yargıya ulaşmak;
bu hukuk dalına özgü temel ilkelerin ve yürürlükteki mevzuatın çok iyi
bilinmesini, düzenlediği hukuki ilişkilerin tarafları olan işçi, işveren ve Kurumun
korunmaya değer menfaatleri, iş hayatının gerekleri ve Kurumun aktüeryal
dengesinin çok hassas bir terazide dengelenmesini gerektirir.
Yürürlükteki mevzuat ile açıkça düzenlenmemiş bir hususta yapılacak yorumun,
kişilerin sosyal güvenlik haklarını ortadan kaldırması sonucunu doğurduğu
hallerde, bu yorumun yukarıda ifade edilen temel ilkeler ve mevzuata
uygun olup olmadığına ve taraflar arasındaki dengenin gözetilip gözetilmediğine
daima eleştirel bir gözle bakılması gerektiği inancındayım.
Sosyal Güvenlik Hukuku, soyut kavramların ağırlıkta olduğu ve mevzuatın
herhangi bir hükmünün diğer hükümler gözetilmeden yorumlanması halinde
sıklıkla hatalı sonuçlara ulaşılan bir hukuk dalıdır. Dolayısıyla yürürlükteki mevzuat
ile düzenlenmemiş bir hususta varılan yargının, kişilerin sosyal güvenlik
haklarını ortadan kaldırması sonucunu doğurduğu hallerde, bu yargının sağlıklı
bir hukuksal gerekçesi olmalı ve yukarıda ifade edilen denge gözetilmiş olmalıdır.
Aksi hal, sosyal güvenlik haklarını temelsiz ve gerekçesiz bir biçimde daraltır,
eşitsizliğe yol açar.
Bu çerçevede çalışmamızda, Alman emeklilik sigortasından prim iadesinin
koşulları, kapsamı ve yöntemi ile prim iadesinin borçlanma hakkına ve sigortalılık
başlangıç tarihinin tespitine etkisi üzerinde durulacaktır.
|