image.jpg

Derginin Adı: Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim (TEKE) Dergisi
Cilt: 2016/5
Sayı: 1
Makale Başlık: TÜRKÇENİN AZ KONUŞULDUĞU BÖLGELERDE İLK OKUMA YAZMA SÜRECİNDE KARŞILAŞILAN SORUNLARA İLİŞKİN ÖĞRETMEN GÖRÜŞLERİ
Makale Alternatif Dilde Başlık: TEACHER VIEWS ON THE PROBLEMS EXPERIENCED IN TEACHING BASAL READING AND WRITING IN THE AREAS WHERE TURKISH IS LESS WIDELY SPOKEN
Makale Eklenme Tarihi: 13.06.2016
Okunma Sayısı: 3
Makale Özeti: Türkiye, farklı kültürlerin yüz yıllardır bir arada yaşadığı özel bir coğrafyada yer almaktadır. Bu kültürel zenginlik, farklı dillerin de konuşulması durumunu beraberinde getirmektedir. Bu süreçte Türkçeyi yeterince bilmeyen öğrenciler eğitim öğretim aşamasında, başta iletişim olmak üzere diğer alanlarda da birtakım sorunlar yaşamaktadır. Ana dili Türkçe olan öğrenciler dahi ilkokula başladıklarında çeşitli sorunlar yaşarken bu öğrencilerin ilk okuma yazma sürecinde kendini ifade etme, dinleme ve okuduğunu anlamada sorunlar yaşaması oldukça doğaldır. Elbette ki bu durum onların eğitim yaşamını olumsuz yönde etkilemektedir. Türkçenin az konuşulduğu bölgelerde Türkçeyi öğretme konusunda geliştirilecek olan eğitim politikaları bu öğrencilerin yaşamış olduğu sorunların çözümünde etkili olabilir. Bu araştırmanın amacı, Türkçenin az konuşulduğu bölgelerde ilk okuma yazma sürecinde karşılaşılan sorunlara ilişkin öğretmenlerin görüşlerini tespit etmektir. Araştırmada, nitel araştırma desenlerinden durum desenine başvurulmuştur. Durum deseni türlerinden ise bütüncül tek durum deseni tercih edilmiştir. Araştırma 2013-2014 eğitim yılında Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden seçkisiz bir şekilde belirlenen üç ayrı il ve ilçelerinde gerçekleştirilmiştir. Mardin, Muş ve Adıyaman'da yapılan araştırmada yalnızca 1. sınıf öğretmenlerinin görüşlerine başvurulmuştur. Araştırma yapılacak okullar maksimum çeşitlilik örneklemesi yöntemine göre belirlenmiştir. Maksimum çeşitlilik örneklemesi, göreli olarak küçük bir örneklem grubu oluşturmayı kolaylaştırırken örneklemdeki bireylerin çeşitliliğini maksimum derecede yansıtmaktır. İllerdeki okullar alt, orta ve üst olmak üzere üç farklı sosyoekonomik düzeye ayrılmış ve her düzeyden de belirli sayıda okul seçkisiz bir şekilde tespit edilmiştir. Araştırma, 27 okulda, 72 öğretmenle (Kadın=42; Erkek=30) gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmada verilerin elde edilmesinde araştırmacılar tarafından hazırlanan, 10 sorudan oluşan “Açık Uçlu Soru Anketi” kullanılmıştır. Anket formunun uygulanmasıyla elde edilen nitel veri setine araştırmacılar tarafından içerik analizi uygulanmıştır. Belirlenen kodlardan ilişkili olanlar bir araya getirilerek temalara ulaşılmış, daha sonra araştırmacılar tarafından yorumlar yapılmıştır. Kodların güvenirlik katsayısının hesaplanmasında, “Güvenirlik=Görüş Birliği/Görüş Ayrılığı+Görüş Birliği x 100” formülünden yararlanılmıştır. Hesaplamalar sonrasında tüm soruların görüş birliği yüzdesi değerinin 80’in üzerinde olduğu belirlenmiştir. Bu yorumların desteklenmesi amacıyla da öğretmen görüşlerinden alıntılar yapılmıştır. Benzer özellikteki alıntılar ortak bir ifadede birleştirilerek tablolar oluşturulmuştur. Yapılan içerik analizinde, 17 kod ve bunların bir araya gelmesinden oluşan 8 temaya ulaşılmıştır. Ulaşılan temalar sırasıyla şunlardır: 1) Türkçe bilmenin ilk okuma yazma sürecine etkisi. 2) İlk okuma yazma sürecine okul öncesi eğitimin etkisi. 3) Öğrencilerin yönergeler karşısındaki tepkileri. 4) İlkokuma yazma sürecinde iletişim kurma. 5) Ders kitabına yönelik sorunlar. 6) Okuma sorunları. 7) Öğrencilerin psikolojik etkilenme durumları. 8) Velilerle iletişim kurma. Araştırmada, öğretmenlerin öğrenci velileriyle iletişim kurmada - Türkçeyi bilmeme durumundan kaynaklanan- zorluklar yaşadığı tespit edilmiştir. Öğretmenler derslerde öğrencilerin konuşma becerilerini geliştirmek amacıyla görsellerden, şarkılar ve oyunlardan yararlanmaktadır. Aynı zamanda okul öncesi eğitim almış öğrenciler, Türkçe konuşma ve dinleme becerilerinde daha başarılıdır. Bu öğrenciler ilk okuma yazma sürecinde daha az sorun yaşamaktadır. Öğretmenler, sözel yönergeleri anlaşılmadığında tekrar yapmak durumunda kaldıklarını ve zaman kaybı yaşadıklarını belirtmiştir. Türkçe bilmeyen öğrencilerle sınıfta Türkçe bilen öğrenciler aracılığıyla iletişim kurulduğu, Türkçe bilmeyen öğrencilerin bir şekilde okuma yazma öğrendiği ancak okuduğunu anlamada ve akıcı okumada sıkıntılar yaşandığı tespit edilmiştir. Türkçenin az konuşulduğu bölgeler için ilk okuma yazma programında yeni düzenlemeler yapılması yaşanan dil probleminin çözümüne katkı sağlayabilir. Ana dili Türkçe olmayan öğrencilerin ilkokula başlarken Türkçeyi öğrenerek gelmesi için bu bölgelerde okul öncesi eğitimi yaygınlaştırma çalışmalarına ağırlık verilmelidir. Diğer taraftan bu bölgelerde öğrenim gören öğrenciler okuduğunu anlamada sorun yaşadıkları için kitap okuma alışkanlığı geliştirme konusunda çok büyük sorunlar yaşamaktadır. Buna bağlı olarak okuma alışkanlığını geliştirmek için okuduğunu anlama çalışmalarına özel bir önem verilmesi sorunun çözümünü kolaylaştırabilir
Alternatif Dilde Özet: Turkey is located in a region where many cultures have lived together for centuries. This cultural diversity results in different languages being spoken in this area. In this process, students who do not speak Turkish fluently experience a set of problems, particularly in communication. It is quite normal that these students have problems in terms of expressing themselves, listening and reading comprehension in the basal reading and writing process because even the students whose mother tongue is Turkish have various problems when they start elementary school. Of course, this situation affects their educational life negatively. Educational policies developed towards teaching Turkish in the areas where Turkish is less widely spoken can be effective in solving the problems that these students experience. The aim of this study is to identify teacher views on the problems encountered in teaching basal reading and writing in the areas where Turkish is less widely spoken. Among Case study designs, holistic single case design was employed. The study was conducted in three cities and their districts randomly selected from the South East Anatolian Region in 2013-2014 school year. In the study that was conducted in the cities of Mardin, Muş and Adıyaman, elementary first grade teachers’ views were examined. The schools were determined based on maximum variation sampling. As this sampling method facilitates forming a relatively small sample group, it reflects the variation of individuals in the sample to the maximum extent. 72 teachers (Female=42; Male=30) from 27 schools participated in the study. In data gathering, an open-ended question survey developed by the researchers and consisted of 10 questions was employed. Content analysis was performed by the researchers to analyze the qualitative dataset obtained through the survey form. Themes were revealed by combining codes, and then interpretations were made by the researchers. In calculating the reliability coefficient of the codes, the formula “Reliability=Agreement/Disagreement+Agreement x 100” was used. After the calculation, the agreement percentage for all questions was found to be over 80 per cent. Quotations from the teachers’ views were used to support the interpretations. Tables were formed by combining similar quotations in a common statement. The content analysis revealed 17 codes and 8 themes after these codes were combined together. The themes are respectively include: 1) The effect of speaking Turkish on the basal reading and writing process. 2) The effect of preschool education on the basal reading and writing process. 3) Students’ reactions to the instructions. 4) Communication in the basal reading and writing process. 5) Problems related to the coursebook. 6) Reading problems. 7) Students’ state of being psychologically affected. 8) Communicating with parents. In the study, it was found that the teachers had problems in communicating with parents due to their not speaking Turkish. To develop students’ speaking skills, the teachers used visuals, songs and games in their classes. On the other hand, the students who received preschool education were more successful in speaking Turkish and listening skills. These students had less problems in the basal reading and writing process. The teachers stated that when their verbal instructions were not understood, they had to repeat and wasted their time. It was revealed that the teachers communicated with the students who don’t speak Turkish by means of those who speak Turkish, the students who don’t speak Turkish were able to learn reading and reading, but had difficulties in reading comprehension and fluent reading. Changes in the basal reading and writing program for the areas where Turkish is less likely spoken can contribute to solving language problems. Preschool education should be made more widespread in these regions so that those whose mother tongue is not Turkish can start elementary school having learned Turkish. On the other hand, because students in these areas have problems in reading comprehension, they have more serious problems in developing reading habit. Accordingly, paying special attention to developing reading comprehension can facilitate solving this problem.

PDF Formatında İndir

Download PDF