Makale Özeti:
|
Dinamik bir yapı arz eden toplum geçmiş dönemlerden beri oluşturduğu gelenekleri, kültürel hazinesi, iktisadî ilişkileri, inanç biçimi ve yazılı olmayan kuralları ile varlığını ve gelişimini sürdürür. Geçmişte yatay seyreden toplumsal değişimler, modern zamanlara gelindiğinde özellikle sanayi alanındaki ilerleme ve düşünce hayatındaki canlılıkla birlikte dikey bir seyir hâlini almıştır. Bu da gelişmeler elbette toplumun değer yargılarına ve gündelik hayatına sirayet eder. Türk toplumu tarih içerisinde birkaç kırılma dönemi yaşamıştır. Şüphesiz bunların en derini, Kurtuluş Savaşı’nın akabinde kıtalara ve yüzyıllara hükmetmiş Osmanlı’nın yıkılması ve yerine Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıdır. Yeni bir yönetim felsefesiyle Osmanlı’nın monarşik düzeninin yerine ikâme edilen Cumhuriyet’le birlikte hukuktan ticarete, kılık kıyafetten alfabeye kadar birçok alanda değişimler meydana gelmiştir. Geçmişin kalıplaşmış sorunlarını da devralan yeni sistem, getirdiği yenilikleri bir an önce uygulamaya geçirmek istemiştir. Sonuçta bu durum bazı eksiklikleri ortaya çıkarıp toplumun birtakım kesimini sıkıntıya sevk edecek sosyal meseleleri doğurmuştur. Aydın olarak görülen sanatçılar da değişimlerin sebep olduğu toplumsal problemlere kayıtsız kalmaz. Sosyal meselelere Marksist bir bakış açısıyla yaklaşan Orhan Kemal, “Kanlı Topraklar” adlı romanında 1934’lü yıllarda yeni rejimle birlikte gelen toprak mülkiyetinin dönüşümünü, köylülerin bu minvalde yaşadığı sıkıntıları, sınıfsal ayrılıkları, bürokrasi-burjuva ilişkisini ve aile kurumunun durumu göz önüne sermiştir. Çalışmamızda ilgili romanda açığa çıkartılan meseleler yazarın ideolojisi etrafında incelenecektir.
|