Makale Özeti:
|
Yüzük, sadece bağlılık, sonsuz birliktelik ve sadakat belirten bir takı değildir; o, değişik coğrafyalarda benzer özelliklerle iç içe geçmiş, ortak anlamlar zincirine sahip bir semboldür. Mit, destan, efsane, masal ve halk hikayesi gibi anlatılarda yüzüklerin güç, kontrol, bilgelik, gençlik, maddi ve manevi refah, iyi şans, görünmezlik, şekil değiştirme, bitki ve hayvanlarla konuşabilme gibi özellikler sağladığı görülür. Ruhun kötü etkilerinden insanı koruyan bu yüzükleri takan kahramanlar hiçbir şekilde yara almaz. Genellikle Batı’nın anlatılarında sahibini kötü etkileyen, taşıyan kişiye uğursuzluktan başka bir şey getirmeyen lanetli yüzüklerden bahsedilir. Yer yarığı, delik, mağara ve su yatağı gibi yeraltı ile ilişkilendirilebilecek yerlerde bulunan bu yüzükleri kahramanlara doğaüstü varlıklar veya bilge kişiler verir. Çoğu sihirli olan bu yüzüklere ifrit veya dev gibi doğaüstü varlıklar, bilinmeyen bir zamanda yüzüğün kölesi olarak hapsolmuştur. Kahraman yüzüğü ovduğunda, ters çevirdiğinde, ağzına koyduğunda; yüzüğe vurduğunda veya ona doğru ıslık çaldığında yüzüğün kölesi ortaya çıkar ve kahramana dileğini sorar. Kahraman ona dileğini söyler söylemez de bu dilek, köle tarafından gerçekleştirilir. Bu makalede, halk anlatılarında geçen yüzüklerin özelliklerinin tespit edilebilmesi için Çin mitlerinden Arap masallarına, Babil Talmudu’ndan İskandinav, Kelt, Galler, Fransız ve İspanyol kültüründeki anlatılara kadar birçok örnek incelenmiştir. Ayrıca Dede Korkut’tan Anadolu masallarına kadar birçok Türk halk edebiyatı örneği de ele alınmıştır.
|