Makale Özeti:
|
Birey ve toplum, sosyolojide yakın geçmişe kadar beden dışı unsurlarla değerlendirilmiştir. Ekonomik, siyasal ya da kültürel eylemleriyle toplumsal olanı kurup geliştiren bireyler, bunları sanki bedenleri olmaksızın gerçekleştirmişlerdir. Paralelinde toplum da bireylerin çoğunlukla statü ve rolleri, hiyerarşileri, çeşitli işlevleri veya çekişmeleriyle ilişkilendirilmiştir. Böyle bakıldığında sosyoloji, bedenin gerçekliğini ve değerini ıskalayarak soyut bireyler ve toplumlar tasarlamış gibidir. Hâlbuki beden, temel sosyal ilişkilerin yaşanmasında ve kurumsallaştırılmasında seçeneksiz bir zemindir. Hiçbir birey bedeni olmadan sosyalleşemediği gibi çeşitli toplumsal birimleri de vücuda getirememektedir. Buna göre beden, sosyal bireyin kendisiyle neredeyse eşdeğer olup toplumun en küçük parçalarından birini teşkil etmektedir. Dolayısıyla biyolojik olduğu kadar kültürel karakter de taşıyan bedeni sosyal bireylerden ve yapılardan ayırmak, bedensiz bir sosyoloji yapmak mümkün görünmemektedir. Beden sosyolojisi, birey ve toplum arasındaki bu ayrılmaz birlikteliğe eğilmektedir. Alanın gelişimi, bedenin modern toplumdaki yeri, değişimi ve işlevleriyle direkt ilgilidir. Bu doğrultuda beden niçin değerlidir? Değeri nelere göre belirlenmektedir? Beden, tarihsel/toplumsal bağlamda nasıl bir değişim süreci izlemiştir, izlemektedir? Bu, hangi gelişmelerle gerçekleşmekte ve beraberinde neleri getirmektedir? İşte bu soruların yanıtları, beden sosyolojisinin nasıl ve niçin yapılacağını özetlemektedir.
|