image.jpg

Derginin Adı: Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
Cilt: 2017/1
Sayı: 1
Makale Başlık: Avrupa Okullarında Dini Simgelerin Yasallığı
Makale Alternatif Dilde Başlık: The Legality of Religious Symbols in European Schools
Makale Eklenme Tarihi: 19.06.2017
Okunma Sayısı: 1
Makale Özeti: 1959 yılında Avrupa Konseyine bağlı olarak kurulan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve diğer protokollerle belirlenmiş temel haklar kapsamında birey, tüzel kişilik ve devletlerarasındaki sorunları çözümleyen yargı merciidir. Tarihsel olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi: düşünce, vicdan ve din özgürlüğü kapsamında değerlendirilen çeşitli kararlar almıştır. Mahkeme söz konusu kararlarında ve özellikle nelerin dini simge kapsamında değerlendirilebileceğini laik bir bakış açısıyla tanımlamaktadır. Mahkeme, bir taraftan dini inanca sahip olma hakkını tasdik etmekte, bir taraftan da bu hakkı kamusal alanda inancı beyan etme hakkı olarak nitelemektedir. Çalışma dini simgelere, din ve inanç özgürlüğü temelinde yaklaşan kavramsal tarama modeliyle desenlenmiştir. Bu çalışma özünde alanyazın taraması gibi görülse de alanyazın tarama yönteminden farklı olarak kavramsal tarama, bir kavramın farklı yönlerini değişik bilim ve disiplinlerin çalışma alanları kapsamında incelemektir. Bu çalışmanın amacı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, okullarda bulunan dini simgelere karşı tutumunu belirlemektir. Bu çalışmanın bir sonucu olarak, son yıllarda Avrupa okullarında giderek artan dini simgeciliğe karşı yürütülen yerel ve yasakçı yasal girişimlerin doğası ve kapsamı belirlenmiştir. Bununla birlikte, Avrupa eğitim sistemlerinde dinin yeri ve sosyal sistem içinde “kilise – devlet ilişkisi” bu çalışmanın başka bir sonucudur. Ayrıca çalışma, mahkemelerin kararlarını, dini inanç ve geleneklerin kamusal alanda özgürce beyan edilmesi yönünde şekillendirmeleri gerekliliğini de belirlemektedir. Avrupa’nın yeniden inşa çağından beri dini sembollerin varlığı, çoğu durumda İslami semboller, modern Avrupa'da, özellikle kamusal mekânlarda ve özellikle de kamu okullarında giderek daha çok sorun haline gelmiştir. Bu durum, dini özgürlük kavramının sınırları hakkında büyük çaplı bir tartışma ve toplumsal ayrımlara yol açmıştır. Aynı zamanda, ülkelerin anayasa mahkemelerinin belirli kültürlere özgü sembollerin toplum tarafından özgürce temsil edilebileceğini ilan etmesi, yeni tartışmalara neden olmuştur. Bu çalışma esas olarak dini sembolizm ve din ve inanç özgürlüğü temelinde Avrupa hukuk sistemlerinin ve özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) görüşüne odaklanmıştır. Bu çalışmada, Almanya, İtalya ve Romanya'daki haçlar ve diğer dini sembollerin okullarda kullanımı konusundaki tartışmalar yer almaktadır. Dahası, çalışmada yerel mahkemelerin ve AİHM'nin dini sembollere karşı kararsız tutumu üzerinde durulmuştur. Avrupa'da tarihsel olarak şekillenen bir devlet, kamusal ve dini kurumlar vardır. Avrupa Devletleri, Yunan ve Roma Medeniyetleri üzerinde gelişen yasama, yürütme ve yargı kurumlarına sahiptir. Ayrıca, ortak din ve kültür kavramıyla birbirlerine bağlı olan uluslar genel olarak Avrupa kamuoyunu oluşturmaktadır. Avrupa'da, dini kurumlar geleneksel olarak Roma döneminde şekillenen bir inanç sistemini benimsemişlerdir. Avrupa'da mezhepsel farklılıklar olmasına rağmen, Hıristiyanlık genellikle kabul edilmiştir. Ortaçağ'dan bu yana tüm sosyal alanlarda çok önemli roller oynayan Katolik kilisesi (Vatikan), aydınlatma çağından bu yana gücünü kaybetmiştir. Aydınlanma ile birlikte, Avrupa devletleri din ve devlet ilişkilerini birbirinden ayıran ve dinin devlet organları üzerindeki etkisini azaltan geleneksel laiklik görüşünü benimsemeye başlamışlardır. Böylece, devletler üzerindeki egemen dini güç zayıflamış ve kilise toplumda ve kamusal alanda yaşamını sürdürmüştür. 1959'da Avrupa Konseyi organı olarak kurulan AİHM, çeşitli sözleşmelerin temel haklarının kullanılmasında bireyler ve tüzel kişiler ile kendi aralarında ve devletlerle olan uyuşmazlıkların çözülmesi göreviyle yükümlüdür. Mahkemenin yüksek doğası gereği, iç hukuk kanallarının tükenmesi gereğini isteyen AİHM, sorunları çözmek için uzlaşmacı bir yaklaşım benimsemiştir. AİHM, öncelikle mahkemenin yüksek doğası gereği, iç hukuk kanallarının tükenmesi şartına ihtiyaç duymaktadır. Bununla birlikte AİHM, sorunları çözmek için uzlaşmacı bir yaklaşım benimsemiştir. AİHM, vatandaşların din, vicdan ve inanç özgürlüğünü özgürce ifade etmelerini açıkça desteklemekteyken bir taraftan da hükümleri laikliğe dayanır. Bazı AİHM kararları, kamusal alan tanımını 'tarafsızlık' yerine 'laiklik' ilkesine uygun olarak yeniden şekillendirmektedir. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin devlet, din, laiklik ve insan hakları ile ilgili 1804 tarihli kararına göre din, Avrupa tarihinde önemli bir yer olarak kabul edilmekle birlikte, uygulamada kilise ve devletin ayrılması gereklidir. Bu karara rağmen, Konsey ve AİHM, dinlerin okullardaki rolü gibi konularda üye devletlerin farklı görüşlerini tanımayı başaramamıştır. Kamusal karar alma süreçlerinin AİHM'deki laik tartışmalara dayandığı, laik devletlerin liberal Avrupa demokrasisinin ilkelerine uygun olduğu, konusunda hâkim bir görüş bulunmaktadır. Avrupa'daki yerel mahkemelerin kararlarında, insan hakları giderek daha fazla dikkate alınmaktadır. Bunu yaparken, mahkemeler laikliğin ideolojik yapısını belirlemekte başarısız olmaktadırlar. Mahkemelerin kararları, bireylerin dinî görüşlerinin liberal değerlerle bastırılmasına neden olmaktadır. Yapılan tartışmalardan, AİHM'nin ve yerel mahkemelerin ve toplumun, laik bir anlayışa rağmen, Hıristiyan olmayan dinlere ve kültürlere karşı daha önyargılı oldukları tespit edilebilir. Ayrıca, ülkelerin kamusal alanlarının çoğunda, İslami dini sembollerin çoğunlukla sınırlı olduğu dikkate değerdir. Bu kısıtlamaların başlıca nedeninin İslamofobi ve yabancı düşmanlığı olduğu düşünülmektedir. Avrupa toplumlarında ve genel olarak batı toplumlarında, dini semboller aidiyet olarak görülmekte ve giderek artan İslamofobik ve aşırı sağcı eğilimlerle birlikte, özellikle Hristiyan sembolleri kamusal alanlarda yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Buna ek olarak, özellikle de İslam'da (başörtüsü gibi) belirleyici sembollerin kamusal alanda kullanılmasını yasaklamak ve hatta Fransa ve Avusturya da dâhil olmak üzere çeşitli ülkelerde onları kullananların cezalandırılması mümkün olabilmektedir. Ayrıca, dini sembollerin okullarda kullanılması yalnızca kültürel bir değer olarak görülmemelidir. Din sembolleri bir dinin önemli bir parçasıdır ve toplumda dinin varlığının somut bir göstergesidir. Okullardaki Hristiyanlığa ait simgeleri bir kültür aracı olarak algılamaktan ziyade onları bir asimilasyon aracı olarak görmek daha doğru olacaktır.
Alternatif Dilde Özet: The European Court of Human Rights, established in 1959 as the unit of the Council of Europe, is the judicial authority that resolves individual, legal personality and international problems within the scope of fundamental rights defined in the 'European Convention on Human Rights' and other protocols. Historically, the European Court of Human Rights has taken various decisions that are considered within the scope of freedom of thought, conscience and religion. The Court defines in its decision, and in particular, what it can be judged within the context of the religious symbol, from a secular point of view. The court recognized the right to freedom of belief and religion, on the other hand, described this right as a declaration of belief in public. The study was designed with a 'conceptual screening model' approaching religious symbols on the basis of freedom of religion and belief. Although this study seems to be in essence a literature review, conceptual screening differs from the literature review method in that it examines the different aspects of a concept within the scope of different science and disciplines. The purpose of this study is to determine the attitude of the European Court of Human Rights to the religious symbols of schools. As a consequence of this work, the nature and scope of local and forbidden legal initiatives against the growing religious symbolism in European schools over the last years have been determined. However, the place of religion in European educational systems and the "church-state relationship" within the social system is another consequence of this study. This study also specifies that the decisions of the courts should be shaped to express religious beliefs and traditions freely in the public sphere. From the European reconstruction era, the presence of religious symbols, in many cases Islamic symbols, has increasingly become a problem in modern Europe, especially in public spaces and especially in public schools. This has led to a large-scale debate and social distinctions about the limits of the concept of religious freedom. At the same time, the fact that the constitutional courts of the countries have declared that the symbols specific to certain cultures can be freely represented by the society have caused new debates. This study is mainly focused on the view of the European legal systems, and in particular the European Court of Human Rights (ECHR), on the basis of the religious symbolism and freedom of religion and belief. This study gives places to discussions regarding the use of crosses and other religious symbols in schools in Germany, Italy, and Romania. Moreover, the ambivalent attitude of the local courts and the ECHR against the religious symbols are discussed in the study. In Europe has a historically shaped state, public and religious institutions. The European States has legislative, executive and judicial institutions evolving over the Greek and Roman Civilizations. Additionally, the nations connected to each other by the concept of common religion and culture constitute European public opinion in general. In Europe, religious institutions have adopted a belief system traditionally shaped in Roman times. Although there are sectarian differences across Europe, the Christianity has generally been adopted. The Catholic church (Vatican), which has played a very dominant role in all social areas since the Middle Ages, has lost this power since the age of illumination. Along with the Enlightenment, European states have begun to adopt the traditional view of secularism, which separates religion and state relations and reduces the influence of religion on state organs. Thus, the dominant religious power over the states has weakened and the church has continued its life in society and the public sphere. The ECHR, established in 1959 as an organ of the Council of Europe, is tasked with resolving disputes between individuals and legal entities, and between themselves, and with the states, in the exercise of the fundamental rights of various contracts. The ECHR lays down the depletion of domestic legal channels primarily as a condition for application because of the high nature of the court. Plus, the ECHR has adopted a compromise approach to solving the problems. The ECHR clearly states that citizens freely express their freedom of religion, conscience, and belief, while its provisions depend on secularism as well. Some ECHR verdicts reshape the definition of public space in accordance with the principle of ‘secularity’ instead of the ‘neutrality’. According to Decision 1804 of the Parliamentary Assembly of the Council of Europe concerning the state, religion, secularism and human rights, religion is regarded as an important place in European history, but in the practice requires the separation of church and state. Despite this decision, the Council and the Court have not succeeded in recognizing the different views of the member states in matters such as the role of religion in schools. There is a dominant view that the secular states in which the public decision-making processes are based solely on secular debates in the ECHR are in accordance with the principles of liberal European democracy. In the decisions of local courts in Europe, human rights are increasingly being taken into account. In doing so, the courts are failing to determine the ideological nature of secularism. The judgments of the courts result in the suppression of the religious views of individuals by liberal values. From all the discussions that have been made, it can be determined that the ECHR and, indeed, the local courts and the society are historically more biased towards non-Christian religions and cultures, despite adopting a secular understanding. Besides, it is noteworthy that in many of the countries' public sphere, Islamic religious symbols are mostly restricted. The main reason for these restrictions is thought to be Islamophobia and xenophobia. In European societies and in western societies in general, religious symbols are seen as belonging, and along with the growing Islamophobic and far-right trends, especially Christian symbols are used extensively in public spaces. In addition, it is also possible to ban the use of symbols identified in particular in Islam (such as headscarves) in public sphere and even punish those who use them, in various countries, including France and Austria. Besides, the use of religious symbols in schools should not be regarded as a cultural value alone. Religious symbols are an important part of a religion and concrete indications of its existence in a society. It would be more accurate to see the symbols of Christianity in schools as a means of assimilation rather than as a means of culture.

PDF Formatında İndir

Download PDF