image.jpg

Derginin Adı: International Journal of Languages' Education and Teaching
Cilt: 2017/5
Sayı: 3
Makale Başlık: Türk Yazınından Seçili İki Romanda Göç ve Göçmen Olgusunun Paydaşlık Bağlamında Yansımaları
Makale Alternatif Dilde Başlık: Alternatif dilde başlık bulunmamaktadır. There is no article title in another language.)
Makale Eklenme Tarihi: 29.10.2017
Okunma Sayısı: 1
Makale Özeti: Nazan Bekiroğlu’nun 2012 yılında yayınlanan Nar Ağacı romanı ve Ali Arslan’ın 2003 yılında yayınlanan Ama Sevgi Kalmalı adlı romanda, anlatıcılar kendi köklerini ve kendilerinden önceki kuşakların göç yazgılarının izlerini sürerler. Bu yapıtlarda biri batıdan doğuya, diğeri ise doğudan batıya evlerinden ayrılarak göç etmek zorunda kalan protogonistlerin yaşam öyküleri ele alınmıştır. Nar Ağacı romanında protogonistin göç serüveni İran’ın Tebriz kentinden başlayıp Tiflis, Bakü, Batum ve Trabzon zincirinde gelişirken, Ama Sevgi Kalmalı adlı roman da protogonistin göç serüveni Hannover’in Linden bölgesinden Filistin’e oradan da Anadolu’ya, Egenin Seki köyüne kadar devam eder. Yapıtların arka dokusunu Rus işgali, Birinci Dünya Savaşı, Milli Mücadele ve sonrası oluşturur. Göç serüveninde, göçmenlerin kimlikleri bölünür, parçalanır ve kendilerini yeniden gerçekleştirmek zorunda hissederler. Bu bağlamda Hans’ın Sofiya’ya, Settarhan’ın Zehra’ya olan aşkları protogonistler için varoluşsal bir işlev görür. Aslında her iki yapıttaki protogonistlerin göç nedenlerini, kurulu düzene ‘karşı olma’ ve kendi farklılıklarını ortaya koyma üzerine kuruludur. Derrida’nın da vurguladığı gibi, kimlikler ancak kendi farklılıklarıyla var olabilir ve bir anlamda her kimlik ötekidir. Benzer şekilde Laclau’ya göre de tüm kimliklerin temelinde antagonizma ve dışlanma bulunur. Hans, savaş karşıtı duruşuyla Almanya’da ötekidir. Settarhan ise gelenek ve törelere karşı duruşuyla öteki olmak durumuna düşmüştür. Her ikisi de göç nedeniyle yeniden varlık sorunlarını biçimlendirmeye çalışırlar. Her iki yapıtta da göç, benzer nedenlere dayanmaktadır. Bu benzerlik, batı ve doğu dünyasının karşıtlığında ortaya çıkar. Avrupa’da Aydınlanma anlayışının gelişim sürecinde egemen olan modernite, bir yandan insanlara özgürlük sağlarken öte yandan insanın varlığını derin bir baskı altına almıştır. Adorno da, Batılı anlayışın, ahlâkî ve insanî sorumluluktan yoksun olduğunu vurgular. Hans da işte bu nedenden ötürü savaş karşıtı olarak göçe zorlanır. Öte yandan gelenek ve göreneklerin hâkim olduğu doğu dünyasında Settarhan öç ve intikam duygusuna direndiği için yollara düşer. Karşıtlıklar ‘ insanı her şey için ölçü alan’ hümanizmde birleşir.
Alternatif Dilde Özet: Alternatif dilde abstract bulunmamaktadır. (There is no abstract in another language.)

PDF Formatında İndir

Download PDF