Makale Özeti:
|
Bu makale sosyal romantik bir yazarı ve iki eserde söylem ortaklığını okumayı inceler. Siyasi iradenin güncellediği yabancılar politikası, koşulları giderek zorlaştırdığı için yabancı çalışan makine gibi yaşamaktadır. Çifte vatandaşlık hakkı verilmiş olan yabancılar bile sosyal haklarını ve işlerini kaybetme ile karşılaşmakta; şiddet eylemleri ve kundaklamalara maruz kalmaktadır. Sosyolojik olaylara özgü yaklaşımlar bu çerçevede daha çok alan uzmanlarına bırakılsa da gelişmeleri yakından izleyen birileri daha vardır. Sanatçının sorumluluk aldığı bu noktada sanat yaşanılanları onları edebiyata taşımanın, anlatılanlarla okuru, çevirmeni, eleştirmeni peşine düşürmenin yollarını arar; anlatıların yönü değiştikçe dilin de bozulduğuna tanıklık eder. Dışlanma ve aşağılanmayı karamsar sözlere taşımayı değil, dolaylı ya da doğrudan ama sert ve ağır ifadelere taşımayı önemser. İletişimsiz kalışın insanı düşürdüğü ezikliğe duyulan isyanı, ruhsal bozukluğun müsebbibini işaret eder; güce karşı tepki gösterir. Diğer bir deyişle, modern yaşamın labirentlerinde ömrün bitirilişini, insanın parçalandıkça kök salma yeteneğinin gelişmesini imgelere yükler. Kendisi de melez olan Feridun Zaimoğlu’nun, Türklerin kapı dışında bırakılma hissini açık ifadelerle taşıması, insanın yabancılaştıkça hesap sorma ve değerleri pazara düştükçe sıradanlaşması tematiği bu sanatın en belirgin örneğidir. İlk kuşakların hesap sorucuları olan genç kuşakların sesi onunla yükselmekte; sokağın huzursuzluğu toplumsal anlayışın katılaşmasına neden oldukça eserlerin dili sertleşmektedir. Öyle ki bu dil okura yanlış çevrilmiş alt yazılı film izlediğini düşündürecek kadar bozulmuştur.
|