image.jpg

Derginin Adı: Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
Cilt: 2019/3
Sayı: 3
Makale Başlık: 18. Yüzyıl ve Sonrası Osmanlı Eğitim Kurumları
Makale Alternatif Dilde Başlık: Alternatif dilde başlık bulunmamaktadır. There is no article title in another language.)
Makale Eklenme Tarihi: 1.01.2020
Okunma Sayısı: 2
Makale Özeti: Bu araştırmanın temel amacı 18. yüzyıl ve sonrası dönemde Osmanlı Devleti’ndeki eğitim kurumlarını tanıtmaktır. Bu bağlamda söz konusu dönem içinde eğitime yönelik girişimlerin neler olduğu ve hangi eğitim kurumlarının tesis edildiğine dikkat çekilmek istenmiştir. Bilim, kültür, düşünce, teknolojik gelişmeler ve benzeri hususlarda Batı ile uyum sağlama ihtiyacı, mevcut medrese sisteminin sorgulanmasına yol açmıştır. Üretken olma ve çağın gereklerine cevap verme noktasında bir takım problemler yaşayan medrese eğitim ve öğretim sisteminin gözden geçirilmesi neticesinde öncelikli olarak askeri okulların tesisi ve yapılandırılmasına yönelik girişimlerde bulunulmuştur. Eğitimdeki bu yenileşme girişiminin yoğun olarak 18. yüzyıldan itibaren başladığı görülmektedir. Söz konusu değişim ve gelişim hareketleri Tanzimat Dönemi’nde ivme kazanmıştır. Bu dönemde askeriye dışındaki birçok alanda mektepler açıldığı, eğitim basamaklarına netlik kazandırıldığı ve kız öğrencilere öğrenim hakkı tanındığı görülmektedir. I. Meşrutiyet ve Mutlakıyet dönemlerinde de Tanzimat dönemindeki eğitime yönelik girişimlere olumlu anlamda katkılar sunulmuştur. Ancak II Meşrutiyet’in ortasından itibaren devletin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik problemler eğitim sistemini ve eğitim kurumlarının işlerliğini olumsuz yönde etkilemiştir. Özet: Eğitim, bir toplumun sosyal, ekonomik ve kültürel seviyesinin belirlenmesinde en önemli faktör olmuştur. Dünya üzerindeki milletlerin birbirlerine olan üstünlüklerinin belirleyicisi olan gelişmişlik düzeyi, eğitime verilen öneme bağlı olarak farklılıklar göstermektedir. Bilimsel anlamda öncü olabilmek, teknolojik imkânlara sahip olabilmek, halkın daha rahat ve huzurlu yaşamasını sağlamak, ekonomik alanda daha fazla güç sahibi olabilmek ve tüm bunlara bağlı olarak ulusun devamlılığını sağlamak, zamanı ve geleceği iyi okuyabilen eğitim anlayışı ile mümkün olabilecektir. Dünya devletlerinin tarihin farklı dönemlerinde birbirlerine üstünlük göstermeleri, eğitim anlayışları ile doğrudan alakalıdır. Yeniçağın başlamasından sonraki asırlarda özellikle Batı milletlerinin bu konuda daha olumlu adım attıkları söylenebilir. XVI. yy. Rönesans hareketleri, XVIII. yüzyıl aydınlanma hareketi ve nihayet sanayi devrimi gibi hem zihinsel hem de eylemsel alandaki değişimler, bilimsel ve teknolojik sahada gelişimi tetiklemiştir. Bu dönemlerde düşünmeye verilen önem ve düşünce serbestliği bilimsel alanda ilerlemenin temel faktörü olmuştur. Dinlerine dayalı taassubu aşarak hür ve seküler anlayışı önceleyen Avrupa milletleri, diğer dünya milletlerine karşı üstün duruma geçmişlerdir. Ancak aynı dönemlerde Osmanlı Devletinin, merkezi Avrupa olan bu değişim ve gelişim ivmesine aynı hızla uyum sağladığını söylemek pek mümkün değildir. Bu durumun temel sebeplerinden biri ve belki de en önemlisi Osmanlı’daki eğitim anlayışının son yüzyıllarda statik bir yapı içinde kalmasıdır. Özellikle medresenin üretkenlikten uzaklaşması, bilim anlayışının sadece dinî ilimlerle sınırlandırılması gibi hususlar Avrupa’daki hızlı dönüşüme uyum sağlayamama sorununu doğurmuştur. Zaman içinde devlet yöneticilerinin de farkına vardığı bu zafiyeti ortadan kaldırmaya yönelik ilk adımlar, Osmanlı eğitim kurumlarının ıslahı ve dönüşümü yoluyla atılmıştır. Eğitim tarihçilerinin batılılaşma ya da modernleşme olarak da adlandırdığı eğitime yönelik bu yeniden yapılanmaya ilişkin ilk girişimlerin Sultan III. Selim döneminde başladığını söylemek mümkündür. Nizam-ı Cedid hareketi bağlamında medreselerin ıslahı, askeri okulların açılması, tercüme faaliyetleri gibi eğitimde de bir takım olumlu girişimler daha sonraki dönemlerde yaşanacak olan değişimlerin nüvesini oluşturmuştur. Hemen akabinde II. Mahmut döneminde Okuma ve yazma öğreniminin zorunlu hale getirilmesi, Batı tarzında rüştiyelerin açılması, yükseköğretim düzeyinde eğitim veren Tıbbiye ve Harbiye mekteplerinin kurulması, dönemin olumlu yenilikleri olarak kabul edilmektedir. Tanzimat fermanının ilanından I. Meşrutiyete kadar olan zaman aralığı, Osmanlı’da eğitime yönelik kurumsallaşmanın ve yapılanmanın en üst düzeyde olduğu dönemdir. Faaliyete sokulan birçok eğitim kurumu yanında eğitim-öğretimden sorumlu bakanlığın tesis edildiği ve salt bu alana yönelik düzenlemeleri içeren nizamnamenin yürürlüğe sokulduğu bu süreçte yapılan en önemli girişimlerden birisi de bu topraklarda ilk üniversite olarak kabul edilen Dâru’l-Fünun’un temellerinin atılmasıdır. Bu dönemde tesis edilen birçok eğitim kurumunun günümüz eğitim kurumlarının kökleri olması, söz konusu dönem içindeki girişimlerin isabetliliğini göstermesi açısından önemlidir. I. Meşrutiyet ve akabindeki Mutlakiyet dönemlerinde de daha önceki olumlu yapılanmanın üzerine katkılar sağlanmıştır. Ancak II. Meşrutiyetin ikinci yarısından itibaren ülkede yaşanan sosyal ve ekonomik problemler, eğitime yönelik yeniliklerin devam edememesinde etkili olmuştur. Bu çalışmada Tanzimat dönemi önce ve sonrasında Osmanlı Devletinde kurulan eğitim kurumları konu edilmiştir. Amaç sadece bu okulların neler olduğunu ortaya koymak değildir. Hangi alanlarda hangi ihtiyaca dayalı olarak hangi okulların tesisinin gerekli görüldüğü, eğitimdeki zihniyet değişimi sırasında ne gibi engellerle karşılaşıldığı, engellerin aşılmasında öngörülen düzenleme faaliyetleri ve ne dereceye kadar başarılı olunduğu gibi hususlara da vurgu yapılmak istenmiştir. Bu bağlamda bir çoğu cumhuriyet dönemine de kaynak olabilecek eğitim kurumlarının yapısına ilişkin değişim sinyalleri 1700’lü yılların başından itibaren başlamış ve I. Dünya Savaşı dönemine kadar devam etmiştir. Yüz yılı aşkın bu zaman dilimi içerisinde devletin yapısına ve işleyişine ilişkin yaşanan siyasi dönemler eğitim kurumlarının yapılanmasında da etkili olmuştur. Nitekim söz konusu süreçte kelime anlamı “düzenleme” olarak bilinen Tanzimat dönemi, eğitime ilişkin değişim ve dönüşümün en ziyade olduğu evre olarak kabul edilmektedir. Tanzimat sonrası Meşrutiyet ve Mutlakıyet dönemlerinde de aynı ivme ile olmasa da batılılaşma sürecinin devam ettiği görülmektedir. Eğitim kurumlarının tesisine kronolojik olarak bakıldığında askeri alanda eleman yetiştirmeyi, zamanın teknolojik imkanlarına sahip yetkin bir ordu sahibi olmayı, diğer bir ifadeyle ülkenin dış güçlere karşı güçlü bir savunma sistemi oluşturmayı önceleyen bir anlayışın hakim olduğu tespit edilmiştir. Nitekim ilk kez çağdaş askeri teknik bilgiler vermek amacıyla I. Mahmut tarafından 1734 tarihinde İstanbul’da açılan ve faaliyetine başlayan Hendesehane; çağdaş anlamda eğitim vermek üzere 1775 yılında açılan ve ilk askeri deniz okulu olan Mühendishâne-i Bahrî-i Hümâyûn; topçu ve istihkâm subayı (askeri mühendis) yetiştirmek amacıyla İstanbul’da 1795’de kurulan Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyun; 1835 tarihinde subay yetiştirmek üzere açılan Mekteb-i Harbiye ve askeri kâtip yetiştirilmek üzere kurulan Menşe-i Küttâb-ı Askerî ordunun çağdaş anlamda yapılanmasına katkı sağlamıştır. Söz konusu dönem içerisinde askeri alanın dışındaki en önemli değişim sağlık alanında olmuştur. Bu bağlamda yine ordunun hekim ihtiyacını karşılamak amacıyla 1827’de Tıbhâne-i Amire kurulmuştur. 1867’de ise ilk sivil tıp okulu Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye eğitim ve öğretime başlamıştır. Eğitime yönelik yapılan diğer önemli bir yenileşme hareketi de hukuk alanında olmuştur. Bu bağlamda 1880’de Mekteb-i Hukuk tesis edilmiştir. İdari kadrolarda yetkin elemanlar yetiştirmek için Mekteb-i Mülkiye, öğretmen okulları, kadınların eğitim yapmasına imkan tanıyan mektepler, din adamı yetiştiren okulların ıslahı ve bunlara ilişkin düzenlemeler söz konusu dönemde gerçekleştirilen eğitim faaliyetleri olarak dikkat çekmektedir.
Alternatif Dilde Özet: Alternatif dilde abstract bulunmamaktadır. (There is no abstract in another language.)

PDF Formatında İndir

Download PDF