Makale Özeti:
|
İnsanî varoluşun temel bir özelliği olan umut, gerek bireysel gerekse de toplumsal açıdan birçok fonksiyona sahiptir. İnsanı diğer varlıklardan ayıran temel karakteristik özelliklerden biri olan umut, birey ve toplumların gelecek tasarımlarının oluşmasına ve hayata geçirilmesine yardımcı olan en güçlü araçlardan biridir. Umudun bu güçlü etkisini sanat, edebiyat, mimari gibi insanoğlunun tüm iş ve eylemlerinin nesnesinde görmek mümkündür. Ancak umudun ifade edilen etkisine rağmen insanoğlunun varoluşsal yolculuğunda ona eşlik eden ve onun en güçlü motivasyon kaynakları arasında yer alan din de umut üzerinde oldukça etkili bir fonksiyon üretme potansiyeline sahiptir. Zira din, bireyin geçmişten ziyade gelecek yönelimli olmasını kendisinden talep etmektedir. Dinin bu talebi, birey ve toplumun geçmişe dair eylemlerinin hiçbir önemi olmadığı anlamına gelmemektedir. Zira din, geçmişten çıkartılan dersler üzerine birey ve toplumun geleceğini inşa ederken, onun geçmişinin esiri olmamasını, yapılan hatalardan Allah’ın Rahmân ve Rahîm sıfatlarına sığınarak buradan üretmiş olduğu enerji ile ümitvâr olmasını emreder. Bu nedenledir ki Kur’an-ı Kerîm, Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyi dinden çıkmak ile eşdeğer tutmaktadır (Yûsuf 12/ /87).
Din ve umut arasındaki güçlü ilişkilere rağmen, konu ile ilgili emprik çalışmaların henüz yeterli düzeyde olmadığı görülmektedir. Ancak son zamanlarda özellikle Pozitif Psikolojinin etkisi ile olacak ki insanın sahip olduğu sabır, iyimserlik, empati, öz-düzenleme gibi olumlu duygularla ilgili olarak, bu duyguların dindarlıkla olan ilişkilerini belirleyeme yönelik emprik çalışmaların yapıldığı da bir gerçektir. İfade edilen olumlu duygulardan biri de umuttur. Bununla birlikte umut ile dindarlık ilişkisine dair henüz yeterli düzeyde olmasa da birtakım emprik çalışmaların yapıldığı görülmektedir. Ancak ifade edilmiş olan bu çalışmaların dışında umut ile dindarlık arasındaki ilişkinin daha sağlıklı bir şekilde ortaya konabilmesi için özellikle yükseköğretim düzeyinde yapılacak emprik çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Zira, din ile umut arasında var olduğu düşünülen güçlü ilişkinin yükseköğretimde alınan din öğrenimine paralel olarak artacağı düşünülmektedir. Bu noktadan hareketle bu çalışmanın temel amacı, din ile umut arasındaki güçlü bağın ortaya çıkartılmasıdır. Dinin yükseköğretim düzeyinde öğrenilmesinin öğrencilerin umut düzeyini de yükselteceği temel hipotezinden hareket edilen bu çalışmanın temel problemi ise ilahiyat öğrenimi ile umut arasındaki ilişkilerdir.
İlahiyat Fakültesi öğrencilerinin umut düzeylerini belirlemek için yapılan bu araştırmada, tarama modeli içerisinde yer alan anket tekniğine bağlı bilgi toplama yöntemi kullanılmıştır.
Araştırmanın evreni 2018-2019 eğitim-öğretim yılı güz döneminde Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi İlahiyat Fakültesine kayıtlı olan 744 öğrenciden oluşmaktadır. Araştırmanın örneklem grubu ise uygulamanın yapıldığı zaman diliminde fakültede bulunan 429 öğrencidir. Buna göre örneklem grubunu oluşturan toplam öğrenci mevcudunun 144’ü (%33,6) “hazırlık sınıfında”, 79’u (% 18,4) “birinci sınıfta”, 78’i (%18,2) “ikinci sınıfta”, 60’ı (%14,0) “üçüncü sınıfta” yer alırken 68’i ise (% 15,9) “dördüncü sınıfta” yer almaktadır.
Araştırmada veri toplama araçları olarak “Kişisel Veri Anketi” ve “Karaca-Kandemir Umut Ölçeği” kullanılmıştır. “Kişisel Veri Anketi”nde çalışma grubunun öğrenim düzeylerine dair sorular bulunmaktadır.
Araştırmada kullanılmış olan Karaca-Kandemir Umut Ölçeği (KKUÖ), Karaca ve Kandemir tarafından bireylerin umut düzeylerini belirleyebilmek amacıyla kendi kültürel kodları temel alınarak geliştirilmiş olan bir ölçektir. Ölçek 5’li Likert tipi olup, “hedefe yöneliklik”, “umut ve anlamlılık” ve “kararlılık” olmak üzere üç alt boyuttan oluşmaktadır. Ölçekte yer alan toplam 13 maddenin 8’i (1, 2, 4, 5, 7, 9, 10 ve 12) “Gelecekle ilgili hayal kurmak beni heyecanlandırır” gibi olumlu cümle yapısına sahipken, 5 tanesi ise (3, 6, 8, 11 ve 13) “Bir işe başladıktan sonra o işin sonunu kolay kolay getiremem” gibi olumsuz cümle yapısına sahiptir. Umut ölçeğinin puanlanma aşamasında olumsuz cümleler ters çevrilmiştir. Ölçeğin “hedefe yöneliklik” boyutundan alınabilecek olan en düşük puan 5 iken, en yüksek puan 25; “umut ve anlamlılık” boyutundan alınabilecek olan en düşük puan 4, en yüksek puan 20; “kararlılık” alt boyutundan alınabilecek olan en düşük puan 4 iken, en yüksek puan 20’dir. Bu haliyle ölçeğin toplamından alınabilecek en düşük puan 13 iken en yüksek puan ise 65’dir. Ölçekten alınan düşük puanlar bireyin umut düzeyinin düşük olduğuna, yüksek puanlar ise umut düzeyinin yüksekliğine işaret etmektedir.
Araştırmada sınıf düzeyleri arasındaki ayrışmayı belirleyebilmek için veri setine Tek Faktörlü Varyans Analizi-ANOVA işlemi uygulanmıştır. Analiz sonucunda aralarında istatistiksel olarak anlamlı farklar bulunan ortalamalar arasında çoklu karşılaştırmalar yapılmıştır. Bu amaçla Post Hoc LSD ve Tukey HSD testleri kullanılarak farkın kaynağı belirlenmeye çalışılmıştır. Tüm bu işlemler için “.05” anlamlılık düzeyi ölçüt alınmıştır.
Araştırmada İlahiyat Fakültesi öğrencilerinin almış oldukları öğrenimin umudun “hedefe yöneliklik ve kararlılık “alt boyutunda bir farklılaşmaya neden olduğu; ancak “umut ve anlamlılık” alt boyutu ile “toplam umut” düzeylerinde herhangi bir farklılaşmaya neden olmadığı tespit edilmiştir. Bu sonuç, “umut düzeyi sınıf (öğrenim) düzeyine göre farklılaşmakta olup, sınıf (öğrenim) düzeyi yükseldikçe örneklemin umut düzeyi de buna bağlı olarak yükselmektedir” şeklindeki araştırma hipotezini doğrulamamıştır. Ancak, umudun “hedefe yöneliklik” boyutunda dördüncü sınıf öğrencilerinin ikinci ve üçüncü sınıf öğrencilerinden; “kararlılık” boyutunda ise birinci sınıf öğrencilerinin hazırlık sınıfı öğrencilerinden anlamlı düzeyde yüksek puan almaları, İlahiyat Fakültesinde alınan öğrenimin umut üzerinde etkisinin olabileceğine dair önemli bir fikir vermektedir. Bununla birlikte, geniş çaplı örneklem grubu ile dindarlığın tüm boyutları ve umut düzeylerini merkeze alarak yapılacak olan benzer çalışmaların konu ile ilgili olarak önemli sonuçlar üreteceği düşünülmektedir.
|