Makale Özeti:
|
Öz: Modernistler insanı ruh-beden sentezi olarak görürler. Bu nedenle
modern tarzda kurgulanan romanlarda iç monolog, iç diyalog, bilinç
akımı, montaj gibi teknikler sıkça kullanılarak kahramanların ruh
dünyalarına dikkat çekilir. Böylece insanın kendini tanıma ve dünyayı
anlama sürecini irdeleme amaçlanır. Sözü edilen romanlarda mekân
unsuru da insanın psikolojisini yansıtma zemini olarak kullanılır. Cengiz
Dağcı, romanlarında -genel olarak- Sovyet yönetimi altında baskı, şiddet
ve sürgünlerle acı çeken Kırım-Tatar Türklerinin hikâyesini anlatmıştır.
1947’den sonraki bütün hayatını gurbette geçiren sanatçının eserlerinde
“yitik” vatan özleminin tetiklediği, mitik özelliklerle donatılmış toprak
imgesi dikkati çeker. Cennete özgü güzelliklerin yaşandığı, mutlu
zamanların mekânıdır vatan. Onlar da İnsandı, O Topraklar Bizimdi,
Korkunç Yıllar, Yurdunu Kaybeden Adam gibi romanlarda yukarıda sözü
edilen vatan / toprak imgesi geniş yer bulur. Ancak, sanatçının Badem
Dalına Asılı Bebekler adlı romanının devamı kabul edilebilecek olan
Üşüyen Sokak, mekân unsurunu ele alma bakımından diğerlerinden
farklıdır. Yazar, Üşüyen Sokak’ta II. Dünya Savaşı yıllarında başkişi
Halûk’un sığınma amacıyla bir apartman dairesinde geçirdiği üç günlük
süreyi anlatır. Bütün olaylar başkişinin sokağa bakan pencere önünde
sokaktaki olayları izlemesi üzerine kurgulanmıştır. Bu makalede başkişi
Halûk’un perspektifinden insanın kendini anlama ve dünyayı
anlamlandırma sürecinde mekân ile kurduğu ilişki irdelenecektir.
|