Makale Özeti:
|
Öz: XX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren özerk bir bilim dalı
olarak disiplinleşen çeviri, küreselleşen dünyada sınırların
ortadan kalkmasında en etkili araç olarak kabul edilmektedir.
Kültürlerarası köprü vazifesi gören çeviriye her geçen gün artan
ilgi, beraberinde toplumlar arasında kültürlerarası etkileşimi de
arttırmaktadır. XX. Yüzyıla kadar dilbilimin, yazınbilimin alt
dalı olarak varlığını sürdüren çevirinin, bilimselleşmesinden kısa
bir süre sonra uğradığı paradigma değişimi dille kültürün
ayrılmazlığı temeline dayandırılmış, erek kültür odaklı çeviri
anlayışını doğurmuştur. Bu bağlamda güncel çeviribilim
araştırmalarına bakıldığında ezber bozarcasına sadece bir dilin
diğer dile aktarımı mantığıyla değil, dil, kültür, edebiyat,
sosyoloji, siyaset, tarih, psikoloji, tıp yani bilimsel anlamda
bütün disiplinlere katkı sağlama mantığıyla geliştirilmektedir.
Her toplumun bir kültüre sahip olduğu gerçeğinden yola çıkarak,
çeviride kaynak dili erek dile aktarırken çevirmen açısından
sözcük ve anlam bağlamında yaşanan en önemli sorun, kültürel
öğelerin aktarımıdır. Geleneksel yaklaşımlarda yazarın
gölgesinde kalan çevirmen, son on yıldır dil kültür bütünlüğünün
sağlanmasında, kültürlerarası etkileşimin artmasında başat aktör
olarak kabul edilmektedir. Bu bağlamda, çalışmada Türk
Edebiyatı’nın toplumcu gerçekçi yazarlarından Orhan Kemal’in
Bereketli Topraklar Üzerinde, Müfettişler Müfettişi, Üçkağıtçı
adlı yapıtlarında geçen kültürel unsurları, çevirmeni merkeze alan Yorumlayıcı Anlam Kuramı ve Peter Newmark’ın kültürel
öğe sınıflandırması ışığında ele alacağız. Ayrıca kaynak kültüre
özgü kültürel unsurların erek okurun dünyasına nasıl
aktarıldığını, çeviri sürecinde her iki dile, kültüre eşit derecede
hakim, entelektüel açıdan donanımlı olması gerektiğini
vurguladığımız ideal çevirmen tanımını, çevirmen kararlarını
eşdeğerlik ilkesine dayanarak örneklerle göstermeye çalışacağız.
|