Derginin Adı:
|
Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi
|
Cilt:
|
2024/1
|
Sayı:
|
51
|
Makale Başlık:
|
A Demand for Narrative: Reading Sabahattin Ali's Novel Kuyucaklı Yusuf as a Quest for Identity
|
Makale Alternatif Dilde Başlık:
|
Bir Anlatı Talebi: Sabahattin Ali'nin Kuyucaklı Yusuf Romanını Bir Kimlik Arayışı Olarak Okumak
|
Makale Eklenme Tarihi:
|
2.07.2024
|
Okunma Sayısı:
|
0
|
Makale Özeti:
|
Sabahattin Ali's first novel, Kuyucaklı Yusuf, published in 1937, is a historically significant text within Turkish literature; it is the first realistic novel about Anatolian life and is a critique of the social system. However, the novel remained incomplete due to Ali's murder in 1948 amid a rising tide of authoritarianism and nationalism that he consistently critiqued. This study examines the novel's demand for narrative identity in the context of its creator's untimely death. The study reveals three obstacles: “the silent language of victimhood,” the extreme experience of loneliness, and the finality of the author's death, all of which function as barriers to realizing personal narratives. This exploration is also an attempt at an act of sepulcher, as defined by Paul Ricoeur, which means mourning the author's death by revising the incompleteness of Yusuf's identity. Ali’s novel is an example of an ethical mode of authoring that requires giving up authoritative control over real or fictional life stories. Acknowledging the existence of untold stories alongside the potential for new narratives attests to the power of storytelling through the vulnerability of a life story.
|
Alternatif Dilde Özet:
|
Sabahattin Ali'nin 1937 yılında yayımlanan ilk romanı Kuyucaklı Yusuf, Anadolu yaşamına dair ilk gerçekçi roman olması ve toplumsal sistem eleştirisi içermesi bakımından Türk edebiyatında tarihsel öneme sahip bir metindir. Roman, Ali'nin 1948 yılında, sürekli eleştirdiği otoriterlik ve milliyetçilik dalgasının yükseldiği bir dönemde öldürülmesi nedeniyle yarım kalmıştır. Bu çalışma, romanın anlatısal kimlik talebini, yazarın zamansız ölümü bağlamında incelemektedir. Çalışma, hepsi de kişisel anlatıların gerçekleşmesini engelleyen bariyerler olarak işlev gören üç temayı ortaya çıkardı-'mağduriyetin sessiz dili', bir uç deneyim olarak yalnızlık ve yazarın ölümünün kesinliği- Bu çalışma, aynı zamanda Paul Ricouer’in tanımladığı şekliyle bir mezara koyma eylemidir. Yusuf'un kimliğinin tamamlanmamış olmasını, yazarın gerçek ya da kurgusal yaşam öyküleri üzerindeki otoriter kontrolünden vazgeçmesini gerektiren etik bir yazarlık tarzının örneği olarak gözden geçirerek yazarın ölümünün yasını tutma girişimidir. Yeni anlatılar için potansiyelin yanı sıra anlatılmamış hikâyelerin varlığını da kabul eden çalışma, bir hayat hikâyesinin kırılganlığı üzerinden hikâye anlatıcılığının gücünü olumluyor.
|