Makale Özeti:
|
Türklerin İslamiyet’i kabulüyle birlikte 13. yüzyılda Türk edebiyatı, Arap ve Fars
edebiyatlarının tesiri altına girmiş; şekil, muhteva ve estetik açıdan belirli ve
değişmez kaideleri kabul etmiştir. 19. yüzyıla gelindiğinde siyasî ve sosyal alanda
meydana gelen yenilikler, toplum hayatında değişikliğe zemin hazırladığı gibi,
edebiyatın şekil ve muhtevasında da değişikliği zaruri kılmıştır. Bu değişim,
beraberinde eski şiir zevkini ve biçimini tartışmanın konusu yapmış, yeni bir edebî
anlayışı ortaya çıkarmıştır.
Tanzimat edebiyatıyla birlikte başlayan eski edebiyatın kurallarını değiştirme
çalışmaları Servet-i Fünûn döneminde de devam eder. Bu dönemde eski şiirle ilgili
tartışmanın temelinde yatan esas mesele; zevk ve üslup problemidir. Batı
medeniyetiyle ortaya çıkan yeni insan tipinin eski şiiri kabullenmesi beklenemezdi.
Yeni bir zihniyetin temsilcisi olan Fikret, edebiyatımıza değişik bir ruh
kazandırmasıyla öne çıkar. Fikret’in kaleme aldığı “Musahabe-i Edebiyye”leri,
sanat anlayışını yansıtması bakımından önemli bir yere sahiptir. Bu yazılarında
Fikret, eski edebiyatın şekil ve muhtevasıyla ilgili değerlendirmelerde bulunur.
Diğer Servet-i Fünûn şairleri gibi Fikret de eski edebiyata ve şairlerine karşı
hürmetkâr bir tavır takınır. Onları değerlendirirken zamanın şartlarını göz önünde
bulundurur.
Fikret’e göre eski şiir; vezin, kafiye, nazım şekli, muhteva ve dil bakımından
araştırılmalı, onları mahkûm etmek yerine, bu edebiyattan faydalanma yolları
aranmalıdır. Aruza karşı olmadığını her fırsatta yineleyen Fikret, aruzun
yeknesaklığına ve gereğinden fazla ahenkli oluşuna karşı çıkar. Bu monotonluğun
okuyucuyu bıktıracağı kanısındadır. Bu tür vezinlerin, şiirin anlamını ikinci plâna
düşürüp söndürdüğünü söyleyerek bununla güzel bir şiir yazmanın mümkün
olamayacağını belirtir.
Bu çalışmanın giriş kısmında, Fikret’in eski edebiyata bakışının genel çerçevesi
çizildikten sonra, çalışmanın esas kısmına geçilmiştir. Fikret’in eski edebiyata bakışının tespit edilmeye çalışıldığı bu kısım; şekil, dil ve muhteva olmak üzere üç
ana başlığa ayrılmıştır. Sonuç bölümünde ise çalışmanın genel bir
değerlendirilmesi yapılmıştır.
|