Makale Özeti:
|
Türkiye’de hükümet sistemi ya da rejim, üzerinde yoğun tartışmaların yaşandığı bir alandır. Bazılarına
göre hükümet sisteminin değişmesi, Anayasal sistem değişikliğinin ötesindedir ve devletin kuruluş felsefesine
aykırılık teşkil etmektedir. Diğer taraftan, geçmişte yaşanan bazı krizlerin parlamenter sistemden
kaynaklandığı ifade edilmektedir. Bu açıdan, benzer sorunların yeniden yaşanmaması için hükümet
sistemi değişikliğinin zorunluluğu belirtilmektedir. İkinci Meşrutiyet ile birlikte, Osmanlı Devleti’nde
hükümet sistemi parlamenter sistem doğrultusunda belirlenmiştir. 1921 Anayasası’nda meclis hükü-
meti sistemi benimsenmiştir. 1924 Anayasası ise meclis hükümeti sistemi ile parlamenter sistem arasında
bir hükümet sistemini benimsemiştir. 1961 Anayasası’nın ve 2007 yılı değişikliklerinden önce
1982 Anayasası’nın, parlamenter sistemin genel özelliklerini gösterdiği söylenebilir. 2007 yılı Anayasa
değişiklikleri ise cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesini sağlamak suretiyle hükümet
sistemini değiştirmiştir. Her ne kadar parlamentarizmin birçok özelliğini barındırmaya devam etse de,
cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi, sistemin genel olarak yarı-başkanlık olarak nitelenmesi
sonucunu doğurmuştur. Yeni anayasa tartışmaları ile birlikte, hükümet sisteminin başkanlık sistemi
olması gerektiği de savunulmaktadır. Buna göre güçlü ve istikrarlı bir yürütmeyi sağlamak, ülkenin
gelişmesi için önem göstermektedir. Buna karşılık, başkanlık sisteminin Türkiye’de otoriter bir rejime
dönüşme riski ifade edilerek parlamenter sisteme ilişkin araçların geliştirilerek devam etmesi gerektiği
belirtilmektedir. Bununla birlikte, tüm sistemlerin kendi içerisinde riskler taşıdığı düşünüldüğünde
başkanlık siste minin değerlendirilmesi gerekmektedir. Özellikle parlamenter sistemden kaynaklı
geçmişteki siyasi ve hukuki krizler incelendiğinde, başkanlık sistemine ilişkin tez güç kazanmaktadır.
|