Makale Özeti:
|
Osmanlı Devleti’nde Islahat Fermanı’nın ilanına kadar şer‘î hukuk doğrultusunda
yeni kilise ve havra inşası yasaktı. Mevcut olan mabetlerin aslına uygun
olarak tamiri veya yeniden inşası ise Sultanın onayına bağlı idi. Ayrıca, tamir
esnasında binanın yükseltilmesi ve genişletilmesi yasaktı. Sonradan ihdas edilen
mabetlerin ve aslına uygun olmadan tamir edilen kısımların yıkılmasına
dair pek çok örnek mevcuttur. Ancak, bu sıkı kurallara rağmen, gerek Osmanlı
döneminde kurulan şehirlerde, gerekse sulhen veya anveten fethedilen şehirlerde
dahi yeni kilise ve havralar inşa edilmiş ve bunların bazıları ayakta kalmayı
başarmıştır. Ayrıca, 16. ve 18. yüzyıllarda özellikle Rumeli’de köylerde ve kırsal
kesimlerde yeni kiliseler ve hatta manastırlar yapılmıştır. Bunların inşası-
na Sultanlar tarafından resmî izin verildiğine dair herhangi bir örnek yoktur,
ancak yeni kilise ve havraların zaman içinde meşrulaştığı görülmektedir. Bu
tür yeni mabetlerin inşasına nasıl izin verildiği ve devamına göz yumulduğu
meselesi bu çalışmanın başlıca problematiğini teşkil etmektedir. Çanakkale’de
de 17. ve 18. yüzyıllarda Rum ve Ermeni kilisesi ile bir Yahudi havrası zuhur
etmiştir. 1852’de ise ruhsatsız olarak bir Katolik kilisesi yapılmıştır. Bu çalış-
mada Osmanlı Devleti’nin kilise ve havralar konusundaki resmî politikası ile
uygulamadaki örnekleri gözden geçirdikten sonra Çanakkale’deki Rum, Ermeni,
Yahudi ve Katolik mabetlerinin ortaya çıkış sürecini inceleyeceğiz. Ayrıca, Islahat
Fermanı öncesi ve sonrasında Osmanlı Devleti’nin Çanakkale’deki kilise ve
havralarla ilgili politikalarını değerlendireceğiz.
|