Makale Özeti:
|
Çok boyutlu bir varlık olan insanın gelişiminde kalıtım ve çevrenin etkisi uzun yıllar tartışılmıştır. Bu tartışmalardan insanın dinî gelişimi ile ilgili çalışmalar da etkilenmiştir. Bu bağlamda dinî gelişimin doğasını daha iyi anlayabilmek için konu ile ilgili davranışsal, bilişsel ya da evre teorileri gibi birtakım teoriler ortaya çıkmıştır. Söz konusu teoriler bir bakıma dinî gelişimle ilgili çalışmaların yönünü de belirlemiştir. Ancak bu kuramların birçoğu dinî gelişimini bir bütün olarak ele almamıştır. Bu ise dinî gelişiminin anlaşılmasını kısıtlamıştır. Bu nedenle bu makalenin iki temel amacı vardır. Birincisi, insanın gelişimini yaşadığı çevre ve olaylarla bir bütün olarak ele alan Bronfenbrenner’in önermiş olduğu bir insanî gelişim modeli olan ekolojik kuramı ülkemiz din psikolojisi literatürüne kazandırmaktır. İkinci amaç ise, söz konusu kuramdan yararlanılarak dinî gelişimin psikolojik temellerinin daha iyi anlaşılmasına katkı sunmaktır. Nitel araştırma yönteminin kullanılmış olduğu bu makalede, konu ile ilgili olarak bazı nicel çalışma verilerinden de yararlanılmıştır. Makalede ekolojik kuramı oluşturan mikrosistem, mezosistem, ekosistem, makrosistemve kronosistemin her birinin dinî gelişime etkisi ana hatlarıyla ele alınmıştır. Dinî gelişim olgusuna ekolojik kurambağlamında yaklaşmanın faydalı olabileceği sonucuna varılmış olan makalede konu ile ilgili araştırma yapacaklara yönelik birtakım önerilerde de bulunulmuştur.
Özet: İnsanoğlu varoluşsal olarak gelişime açık bir varlıktır. İnsanın gelişime açıklığı bazı istisnalar dışında bir tercih değil, zorunluluktur. Bu nedenle her birey, iradî olarak varoluşunu sonlandırmadıkça fizyolojik, psikolojik ve sosyolojik koşulların iç içe geçmiş olduğu bir gelişim sürecini tecrübe etmek durumundadır. Bunun farkında olan psikologlar, gelişim olgusuna ayrı bir önem atfetmişlerdir. “İnsan gelişiminde kalıtım mı, yoksa çevre mi daha etkilidir?” sorusu psikologların gelişime atfetmiş oldukları önemin bir sonucudur.
Esasen insan gelişimi ile ilgili olan bu tartışmaların kökleri modern psikolojinin kuruluşundan önceye dayanır. Örneğin XVIII. yüzyılın en önemli filozoflarından Locke, XVII. yüzyıl düşünürlerinden Descartes’ın insanın dünyaya her türlü bilgi ve yetenekle donatılmış olarak geldiği şeklindeki düşüncesini reddetmiştir. Descartes’ın aksine Locke, insanın tüm bilgilerinin kaynağının tecrübe olduğunu savunmuştur. Yeni doğan bebeğin zihninin “boş bir kâğıt=tabula rasa” olduğunu ifade eden Locke’e göre sadece normal bilgilerin değil, Tanrı tasavvurunun kaynağını da tecrübe oluşturur.
İnsanî gelişimle ilgili bu bakış açısı, doğal olarak dinî gelişim problemini de etkilemiştir. Örneğin Jung, dinî inancın temelini kolektif bilinçdışında arayarak, dinî inancın bir anlamda kalıtsal temellerine atıfta bulunmuştur. Öte yandan Pratt, dinî gelişim problemine tecrübecilik temelinde yaklaşmıştır.
Genel itibariyle daha çok tecrübî zemin üzerinde yürütülen dinî gelişim çalışmaları, birtakım teorik yaklaşımları da beraberinde getirmiştir. Örneğin Goldman, dinî gelişimin çocukluktan ergenliğe doğru nasıl bir seyir izlediğini incelemiştir. Ona göre dinî düşünce dinî olmayan düşünceden biçim ve yöntem bakımından çok da farklı değildir. Fowler ise, inancın içerik ve bağlam açısından daima dinî olmadığını ifade ederek, dinî gelişimi de içine alan bir inanç gelişimi teorisi geliştirmiştir. Bununla birlikte Türkiye’de de dinî gelişim olgusuna farklı bir bakış açısı getiren bazı dinî gelişim modelleri geliştirilmiştir. Karaca’nın geliştirmiş olduğu üç aşamalı dinî gelişim modeli bunlardan biridir. Bu modele göre, insanın dinî gelişim süreci, içsel eğilimler, dinî ilginin uyanışı ve sorgulama, uyum ve istikrar olmak üzere üç aşamadan geçerek tamamlanır.
Çok boyutlu bir varlık olan insanı anlayabilmek için çok boyutlu yaklaşımların kullanılmasının gerekliliği şüphe götürmez bir gerçektir. Bu nedenle yukarıda bazılarına değinilen dinî gelişim olgusuna yönelik açıklama modellerinin çeşitliliğinin bir zenginlik olduğu ifade edilebilir. Dinî gelişim olgusuna Bronfenbrenner’in geliştirmiş olduğu ekolojik kuram açısından bakmanın dinî gelişim olgusunu anlamaya yönelik araçların zenginliğini daha da arttıracağı düşünülmektedir. Bu bağlamda, bu makalenin temel amacı, Bronfenbrenner tarafından ileri sürülen ve bireyin gelişimini bütüncül bir şekilde ele alan ekolojik kuramı ülkemiz din psikolojisi literatürüne kazandırmak ve kuram bağlamında dinî gelişim olgusunun anlaşılmasına katkı sunmaktır.
Nitel araştırma yönteminin kullanılmış olduğu bu makalede açıklama ve analizlerin yanında, konu ile doğrudan ilgili olmasa da yapılan nicel çalışmaların verilerinden de yararlanılmıştır.
Bronfenbrenner’in önermiş olduğu ve insanî gelişimi daha iyi anlayabilmek için aileden başlayarak siyasal ve kültürel sistemlere kadar pek çok sistemin üst üste bindiği bir yapıyı ifade eden ekolojik kuramın temel basamağı organizmadır. Bireyi çevreleyen en içteki katmanı ifade eden mikrosistem, bireyin içinde yaşadığı ve diğer insanlarla etkileşimde bulunduğu temel yapıyı ifade ederken, mezosistemgelişmekte olan bireyi içeren ev ve okul, okul ve işyeri vb. iki ya da daha fazla mikrosistem ya da bağlamlar arasındaki bağlantıları içerir. Hem formal hem de informal yapı ve ilişkileri kapsayan mezosistemin uzantısı niteliğinde olan ekosistem, bireyi doğrudan etkilemez; ancak bireyin içinde bulunmuş olduğu şu anki düzenlemeleri etkileyerek bireyi kuşatır. Kuramın bireyin içinde yaşadığı kültürün tutum ve ideolojilerini ifade eden kısmı ise makrosistemdir. Kuramın son halkasını ise kronosistemoluşturur. Sosyo-tarihsel koşulların, yaşam boyu geçişlerin ve çevresel olayların nasıl bir örüntü içinde meydana geldiğini açıklayan kronosistem bireyin gelişim tarihçesinde önemli bir yer tutar.
İnsanoğlu inanmaya dair bir istidatla dünyaya gelmesine rağmen, bu durum onun dinî gelişim sürecini sağlıklı bir şekilde tamamlaması için tek başına yeterli değildir. Ekolojik kuram bağlamında düşünüldüğünde bireyin dinî gelişimi ailesi, okulu, akran grupları, dinî gruplar ve oyun alanları gibi birebir temas halinde olunan mikrosistemden birinci dereceden etkilenir. Bununla birlikte mezosistem, ekosistem, makrosistem ve kronosistem de bireyin dinî gelişimini doğrudan ya da dolayı olarak etkilemektedir. Ancak şunu da unutmamak gerekir ki, bu sistemlerin dinî gelişim üzerindeki etkileri daima çift kutupludur.
Ekolojik kuram bağlamında dinî gelişim psikolojisinin daha iyi anlaşılabilmesi için, kuramı oluşturan sistemlerin etkin olduğu farklı gruplarla yapılacak olan kesitsel ve boylamsal çalışmaların konu ile ilgili aydınlatıcı bilgiler vereceği düşünülmektedir. Bununla birlikte dinî gelişim konusunda çalışma yapacak olan araştırmacılar özellikle tecrübî çalışmalarda örneklem grubunun özelliklerini ifade eden ve bağımsız değişken olarak kullanılan cinsiyet, yaş, medenî durum, eğitim düzeyi, meslek grupları ve sosyo-ekonomik düzey gibi değişkenlerin dindarlık düzeyleri ile ilişkilerini analize tabi tutarken çok dikkatli olmak durumundadır. Zira her ne kadar söz konusu değişkenlerin dindarlık düzeyleri üzerinde etkileri olsa da ekolojik kuramdikkate alınmadan söz konusu değişkenlerin bağımlı değişkenler üzerindeki etkilerinin anlaşılması sınırlı kalabilir.
|
Alternatif Dilde Özet:
|
The effects of heredity and the environment on the development of human being, which is a multidimensional being, have been discussed for many years. Studies on the religious development of man were also influenced by these discussions. In this context, in order to better understand the nature of religious development, some theories such as behavioral, cognitive or stage theories have emerged. In a sense, these theories have also identified the direction of religious development. However, many of these theories did not address their religious development as a whole. This restricted the understanding of religious development. Therefore, this article has two main purposes. First, to bring the ecological theory which is the human development model proposed by Bronfenbrenner, which considers human development as a whole with the environment and events in which it lives, to the literature of our country's religion psychology. The second aim is that to contribute to a better understanding of the psychological foundations of religious development through the use of this theory. In this article where qualitative research method has been used, some quantitative study data have been used. In the article, the ecosystem, ecosystem, macrosystem, and the effect of each of the chronosystem on religious development is discussed. In this article, it is concluded that approach to religious development in the context of ecological theory can be useful.
Summary: Human being is existentially open to development. The openness of human to development is not a choice but a requirement. Therefore, each individual must experience a developmental process in which physiological, psychological and sociological conditions are intertwined unless he has voluntarily terminated his existence. Psychologists, who are aware of this, attach a special importance to the phenomenon of development. Is heredity is more effective in human development, or the environment? This question is a result of the importance that psychologists attribute to development.
Essentially, the roots of these debates on human development are based on the foundation of modern psychology. For example, Locke, one of the most important philosophers of the 18th century, rejected the idea of Descartes, one of the 17th-century thinkers, that man came to the world equipped with all sorts of knowledge and skills. Unlike Descartes, Locke argued that the source of all human knowledge is based on experience. According to Locke, the mind of the newborn baby is an un scraped tablet = tabula rasa, but it is not only the normal knowledge but also the source of God's imagination.
This perspective on human development naturally affected the problem of religious development. For example, Jung sought the basis of religious faith in the collective unconscious, referring to the hereditary foundations of religious faith in a sense. On the other hand, Pratt approached the problem of religious development on the basis of experience.
In general, religious development studies carried out on more experienced grounds have brought some theoretical approaches. Goldman, for example, examined the course of religious development from childhood to adolescence. For him, religious thought is not that different from non-religious thought in terms of form and method. Fowler, on the other hand, expressed that faith is not always religious in terms of content and context, and has developed a theory of belief development that includes religious development. However, some religious development models brings a different perspective to the development of the religious phenomenon in Turkey have been developed. Three-stage religious development model developed by Karaca is one of them. According to this model, the process of religious development of human beings is completed through three stages: inner tendencies, awakening of religious interest and questioning, harmony and stability.
The necessity of using multi-dimensional approaches to understand the human being is a multidimensional entity is undoubtedly a reality. For this reason, it can be stated that the diversity of the explanation models for the religious development phenomenon mentioned above is a richness. It is thought that looking at the phenomenon of religious development in terms of the ecological theory developed by Bronfenbrenner, will increase the wealth of the means to understand the phenomenon of religious development. In this context, the main aim of this article is to provide the literature on the psychology of religion in our country and to contribute to the understanding of the phenomenon of religious development in the context of the theory of ecological theory put forward by Bronfenbrenner in a holistic way.
The qualitative research method has been used in this article, besides the explanations and analyzes, the data of the quantitative studies, which are not directly related to the subject, have also been utilized.
The basic step of the ecological theory that Bronfenbrenner suggested is a structure in which many systems from family to political and cultural systems overlap to better understand human development. The microsystem, which represents the innermost layer surrounding the individual, expresses the basic structure in which the individual lives and interacts with other people, while the mesosystemincludes the developing individual and the home and the school, school and workplace. It includes connections between two or more microsystems or contexts. The ecosystem, which is an extension of the mesosystem covering both formal and informal structures and relationships, does not directly affect the individual; however, it surrounds the individual by influencing the current arrangements that the individual has been in. The part of the theory that expresses the attitudes and ideologies of the culture in which the individual lives is the macrosystem. The last link of the theory is the chronosystem. The chronosystem, which explains how socio-historical conditions, lifelong transitions and environmental events occur in a pattern, has an important place in the development history of the individual.
Although human beings are born with capability for believing, this situation alone is not enough to complete the process of religious development in a healthy way. When considered in the context of ecological theory, the religious development of the individual is affected from the first degree of the microsystem which is in direct contact with his family, school, peer groups, religious groups and playgrounds. In addition, the mesosystem, ecosystem, macrosystem and chronosystem affect the religious development of the individual either directly or indirectly. However, it should be noted that the effects of these systems on religious development are always double polarized.
In order to better understand the psychology of religious development in the context of ecological theory, it is thought that the cross-sectional and longitudinal studies that will be done with different groups in which the systems constituting the theory are effective will provide illuminating information about the subject. However, researchers, who will study religious development, are very careful when analyzing the relationships of the variables such as gender, age, civil status, education level, occupational groups and socio-economic level expressing the characteristics of the sample group in the experimental studies and used as independent variables. to be. Since, although the effects of these variables on the level of religiousness, the effects of these variables on dependent variables can be limited without considering the ecological theory.
|