Makale Özeti:
|
Öz: Bu çalışmada, araştırma materyallerine dayalı, kurgusal olmayan
yazınsal metinler olarak tanımlanan belgesel yazın ele alınmıştır. Roman,
röportaj, tutanak, tiyatro oyunları, televizyon filmleri gibi çok farklı
türleri de kapsayan belgesel yazının başlangıcı 1920’li/30’lu yıllara
dayanır. Sol Cephe (Linke Front der Künste), Literatura Fakta Manifesto
(1929)’sunda günlük yaşamın ve üretimin tüm alanlarını etkileyecek olan
toplumsal bir yarar amaçlayan bir sanatın gerekliliğini vurgular. Bu
manifosto ile o ana kadar geçerli olan geleneksel sanat ölçüleri
yadsınarak, yazında kurmaca olmayan biçimlerin kullanılması
zorunluluğu dile getirilmiştir. Almanya'da 1924'den itibaren belgesel
yazında ilk adımlar, İşçi Yazışma Hareketiyle
(Arbeiterkorrespondenzbewegung) atılmıştır. İşçiler, akşamları yazın
kurslarına katılarak, yazınsal etkinlikte bulunmaya başlamıştır. Bu
etkinliklerde kullanılan biçimlerin arasında, işçi sınıfının içinde yaşamak
zorunda olduğu olumsuz koşullara dikkat çeken röportajlar ağırlıklı
olarak yer almaktadır. 1960’lı yıllara gelindiğinde 1966-67 ekonomik
krizi ile Vietnam Savaşı gibi güncel olayları irdeleyen belgesel yazın
alanına giren yapıtların daha çok da Almanya’da büyük bir açılım
bulduğu söylenebilir. Bu nedenle belgesel yazını Alman Yazınına özgün
bir tür olarak da nitelemek kimileri için olasıdır. Belgesel yazın alanında
özellikle de sanatsal olan ile sanatsal olmayan arasındaki sınır sorunu söz
konusudur. Belgesel yazının daha iyi anlaşılabilmesi için bu türde yapıtlar
veren kimi yazarlar, bu kavramın anlamsal kapsamının genişletilerek
yalnızca kurmaca olarak sınırlandırılmaması önerisinde bulunmaktadır.
|