Makale Özeti:
|
Araştırmamızda İngiltere’de Müslüman ailelerin, çocuklarına din eğitimi aldırma imkânlarının ne olduğunun araştırılması ve İslam eğitimi verilen kurum ya da yapıların incelenmesi amaçlanmıştır. Doküman incelemesi yöntemi benimsenen çalışmamızda, konu ile ilgili akademik kitap ve makalelerin yanı sıra istatistik kayıtları, devlet ve özel kurumlar tarafından hazırlamış çeşitli raporlar, okul müfredatları, okul denetim raporları ve kanun maddeleri ile bazı mahkeme kararları başlıca veri kaynaklarını oluşturmaktadır. İslam eğitimi ile ilgili müfredatından örnekler verilen okulların belirlenmesinde, amaçlı örnekleme türlerinden maksimum çeşitlilik örneklem kullanılmış olup, okul türlerine ilişkin mümkün oldukça farklı müfredat örneklerine yer verilmeye çalışılmıştır. İngiltere’de okullarda din dersinin zorunlu olması ve bu dersin çoğulcu bir anlayışla verilmesi İslam dininin doğru bir şekilde tanınmasına katkı sağlama anlamında bir fırsat olarak görülebilir. İngiltere esnek bir eğitim sistemine sahiptir. Örgün ve yaygın eğitim kapsamında İslam eğitiminin yapıldığı mekânlar ve yapılar olarak Müslüman inanç okulları, tamamlayıcı okullar (medrese, mektep, cami okulu) ve ev okulu sistemini zikretmek mümkündür. Müslüman inanç okullarının, Hıristiyan veya Müslüman gibi ayırt edici dini karakterini tanımlayarak ‘devlet yardımı alan okul’ olarak açılmasına müsaade edildiği görülmektedir. Sayıları yetersiz olmakla birlikte devlet yardımı alan Müslüman okulları, örgün eğitim içerisinde İslam eğitimi yapılan okul türlerinden birisidir. Diğer taraftan Müslüman inanç okullarının, çoğunlukla ‘bağımsız okul’ kategorisinde açılmış olduğu anlaşılmaktadır. Hakkında çeşitli tartışmalar olmakla birlikte, örgün eğitim dışında medrese, mektep ya da cami okulu adı altında İslam eğitimi veren kurumların açılmasına müsaade ediliyor olması da Müslümanların yaygın din eğitimi alma imkânına sahip olması bakımından önemlidir. Müslüman inanç okullarının sayısının yetersiz olması nedeniyle çocuklarını diğer okullara gönderen aileler, çocuklarının örgün eğitim dışında İslam eğitimi almaları için ise tamamlayıcı okullar (supplementary schools) olarak da ifade edilen medrese, mektep ya da cami okulu adı verilen bu eğitim mekânlarına göndermektedirler. Buralarda Kur’an öğretimi başta olmak üzere siyer, fıkıh, İslam tarihi ile birlikte sosyal ve ahlaki değerler öğretilmektedir. Okulun zorunlu olmaması sebebiyle, çocuklarını okulun zararlı ortamından korumak isteyen ailelerin evde eğitim yapmayı tercih etme hakkına sahip olduğu görülmüştür. Bu anlamda ev okulu, Müslüman aileler için çocuklarına İslam eğitimi aldırma imkanı anlamında başka bir fırsat olarak düşünülebilir. Bütün bu fırsatların yanı sıra söz konusu bu eğitim ortamlarında bir standardın olmaması, öğretici niteliğinin düşük olması, müfredat oluşturma çalışmalarının yetersizliği ve ortak bir müfredat benimsenmemesine de bağlı olarak öğretim materyallerinin yetersizliği önemli sorunlardır. Müslüman inanç okullarının sayısının artması ve kalitenin yükseltilebilmesinin önündeki ilk engel olarak ekonomik sınırlılıklar karşımıza çıkmaktadır. Bu durum kötü binalar, yetersiz kaynaklar, sağlık ve güvenlik standartlarının sağlanmasındaki yetersizlik, tecrübesiz yönetim ve niteliksiz öğretmenlerin istihdamına yol açarak istenilen niteliklerde eğitimin verilemesini tehdit eder duruma gelmektedir. Eğitimin niteliğini tehdit eden bir başka durum ise, bağımsız okullarda görev yapacak öğretmenlerin, Nitelikli Öğretmen Statüsü’ne (Qualified Teacher Status (QTS)) sahip olmak zorunda olmayışlarıdır. Müslüman inanç okullarına karşı olumsuz bakış açısı da İslam eğitimi imkânını tehdit eden bir unsur olarak karşımıza çıkarken, Müslüman öğrencilerin devlet okullarında çeşitli şekillerde İslamofobia’ya sıklıkla maruz kaldığı çeşitli kaynaklarda dile getirilmektedir. İngiltere’de Müslüman okulları ile terörist eylemler arasındaki ilişkiye dair herhangi bir bulgu olmamasına rağmen, geleceğin radikalleri için potansiyel yetişme alanları oldukları iddiası, İslam eğitimi alma imkânı anlamında elde edilen kazanımları tehdit eden bir durumdur. Devlet kontrolüne girmek istemeyen medreselerin, bir şekilde belli standartlara kavuşması ve eğitim kalitesinin yükseltilmesi için bazı çalışmaların yapılması gerekli görünmektedir. Medreselerin de bağımsız Müslüman inanç okullarının bağlı olduğu Müslüman Okullar Birliği (Association of Muslim Schools) benzeri bir kurum çatısı altında toplanmaları, çeşitli işbirliği ve tecrübe paylaşımı imkânları doğurabilecektir. Ayrıca medreselerdeki öğreticilerin, yalnızca din eğitimi almış olmaları yeterli görülmemeli, çeşitli eğitim programlarına tabi tutularak pedagojik yeterlikleri geliştirilmelidir.
|