Derginin Adı:
|
Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi
|
Cilt:
|
2023/1
|
Sayı:
|
49
|
Makale Başlık:
|
The Mainstreaming of Environmental Criticism: Theory and Nature
|
Makale Alternatif Dilde Başlık:
|
Çevreci Eleştirinin Normalleştirilmesi: Kuram ve Doğa
|
Makale Eklenme Tarihi:
|
22.06.2023
|
Okunma Sayısı:
|
0
|
Makale Özeti:
|
Contemporary theory has been framed by structuralist, poststructuralist and postmodernist discussions about social, cultural and linguistic formation of meaning. Structuralists argue that meaning is an external feature. It depends on the linguistic framework, for it is defined in and through language. For poststructuralists, meaning can be subjectively defined; thus there is no meaning to be considered. Poststructuralism offers the idea of the plurality of meaning. Like all traditional notions, meaning is a metanarrative whose validity structuralist, poststructuralist and postmodernist critics find controversial. Contemporary theory has been a liberating experience. This might be exemplified with the enquiry into the legitimacy of the patriarchy which rendered women determination to question their inequalities. Theory has enabled discussions about the proletariat having a future to control production. However, theory has illustrated nature within the same exemplification. Nature is a socially, culturally and linguistically constructed notion defined as a man-made perception. The present environmental emergency loses its meaning as nature is a meaningless term. Environmental criticism dismiss the latest designation of nature as a metanarrative. It insists that nature is real, alive and in danger. This article aims to point out that mainstreaming of environmental criticism helps understand the relationship between theory and nature.
|
Alternatif Dilde Özet:
|
Çağdaş kuram, anlamın sosyal, kültürel ve dilbilimsel oluşumu hakkında yapılan yapısalcı, postyapısalcı ve postmodern tartışmalar sonucu şekillenmiştir. Yapısalcılar anlamın nesnelerin dışında yer aldığını kabul ederler. Anlam dil içinde ve dil aracılığıyla tarif edildiğinden dilsel çerçeveye dayanır. Postyapısalcılar için anlam öznel olarak tanımlanabilir, bu yüzden de dikkate alınacak bir anlam yoktur. Postyapısalcılık anlamın çoğulluğu kavramını öne sürer. Tüm geleneksel kavramlar gibi anlam, geçerliği yapısalcı, postyapısalcı ve postmodern eleştirmenler tarafından tartışmalı bulunan bir üst anlatıdır. Çağdaş kuram özgürleştirici bir deneyimdir. Bu durum kadına eşitsizliğe karşı çıkma kararlılığını kazandıran ataerkilliğin meşruluğunun sorgulanması ile örneklendirilebilir. Benzer şekilde kuram, proletaryanın üretimi kontrol edebileceği bir geleceğe sahip olması hakkında tartışmaları da mümkün hale getirmiştir. Bununla birlikte, kuram doğayı da aynı örneklendirme içinde tanımlamaktadır. Doğa, insan yapımı bir algılama olarak tarif edilebilecek sosyal, kültürel ve dilbilimsel anlamda oluşturulmuş bir kavramdır. Doğa anlamsız bir kavram olduğundan mevcut çevresel olağanüstü durum önemini yitirmektedir. Çevreci eleştiri doğanın bir üst anlatı olduğu fikrini reddeder. Doğanın gerçek, canlı ve tehlikede olduğu konusunda ısrar eder. Bu makale çevreci eleştirinin normalleştirilmesinin kuram ve doğa arasındaki ilişkinin anlaşılmasına yardım edeceğine işaret etmektedir.
|