Makale Özeti:
|
Osmanlı Devleti, mimarlık tarihi boyunca halkın inanç, eğitim, ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarına hizmet eden yapıları yerleşim yerinin merkezini belirleyecek şekilde bir arada programlamayı bir gelenek haline getirmiştir. İnşa sürecini aynı zamanda ilerlettikleri büyük programlı külliyeler ile farklı zamanlarda ihtiyaca göre eklenen daha küçük ölçekli binalarla genişletilen manzumeler, payitaht kentlerdeki kadar büyük olmasa da Anadolu’nun her yerinde mimariye kazandırılmıştır. Tarihi İpek Yolu üzerinde bulunan ve limanlarının varlığı ile uluslararası iletişime açık olan Trabzon, devletin önemli ihtiyaçlarını gideren bir kent olduğu için mimari birikimin de yoğun olduğu kentler arasında yerini almıştır. 1461’de fethedilmesinden sonra özellikle kentin yönetim merkezinde Gülbahar Hatun (1514), İskender Paşa (1529) gibi cami, medrese, imaret, kütüphane, çeşme gibi birkaç yapının bir araya getirildiği yapı toplulukları inşa edilmiştir. 20. yüzyıla kadar süreklilik arz ederek devam eden bu yapılaşma, Trabzon’da kırsal kesimlerde de yaygınlaşmış, özellikle 19. yüzyılda cami, medrese, çeşme, imam/müderris evi gibi yapılar bir araya getirilerek birkaç köyün hizmetine sunulan kompleksler inşa edilmiştir. Bunlardan birisi de 19. yüzyılın ikinci yarısında Tonya ilçesi Kozluca Mahallesi’nde inşa edilen cami ve imam evi ile daha sonra eklenen medrese ile hizmet boyutu genişletilen Kozluca Manzumesi’dir. Bu eserler, cami ve medrese birlikteliği ile ibadet ve eğitim merkezlerinin bir arada bulunmasına yerel bir örnek teşkil ettiği için bu çalışmaya konu olarak seçilmiştir. Mimari ve süsleme özellikleri irdelenerek hem geç dönem Osmanlı mimarisinin özellikleri hem de Trabzon’un yerel mimari karakterinin eserlere ne şekilde yansıdığını tespit etmek amaçlanmıştır.
|
Alternatif Dilde Özet:
|
Throughout the history of architecture, The Ottoman Empire has made it a tradition to organize buildings that serve the people's religious, educational, economic, and social needs. The manzumes (complexes), which were expanded with large-scale complexes they built at the same time, and the smaller-scaled buildings added at different times as needed, were brought into architecture all over Anatolia, although not as large as in the capital cities. Located on the historical Silk Road and open to international communication owing to its ports, Trabzon became one of the cities with a dense architectural heritage as it was a city that met the important needs of the state. After the conquest in 1461, especially in the city's administrative center, building ensembles were built in which several buildings including mosques, madrasas, imarets, libraries, and fountains such as Gulbahar Hatun (1514), Iskender Pasha (1529) were brought together. This construction, which lasted until the 20th century, became widespread in the rural areas of Trabzon, especially in the 19th century, buildings such as mosques, madrasas, fountains, imams/mudarris houses were brought together and complexes were built for the service of several villages. One of these is the Kozluca Manzume, which was built in the second half of the 19th century in the Kozluca Neighborhood of the Tonya district, with a mosque and imam house and a madrasah added later to expand the scope of its service. These works were chosen as the subject of this study, as they set a local example for the coexistence of mosques and madrasahs, as well as the coexistence of worship and education centers. The architectural and ornamental features were examined to determine how both late Ottoman architectural characteristics and Trabzon's local architectural character were reflected in the works.
|