Makale Özeti:
|
Belâgat kitaplarında me’ânî, beyân ve bedî’ olarak üç bölüm bulunmakta ve edebî sanatların bir kısmı beyân, büyük bir kısmı da bedî’ bölümünde ele alınıp açıklanmaktadır. Bedî’ bölümünde edebî sanatlar manevî ve lafzî olarak iki grupta ele alınmış ve manevî sanatlar arasında mürâ’ât-ı nazîr başta gelen sanatlardan olmuştur. Bu sanat, klasik edebiyatımızda daha ziyade tenâsüb adıyla bilinmekte ise de, bazen mürâ’ât-ı nazîr ile tenâsübün farklı iki sanat gibi algılanmasına yol açacak tasniflere rastlanabilmektedir. Muhtelif belâgat kitaplarında bu sanatın tek bir ad altında ele alınmadığı ve kiminde mürâ’ât-ı nazîr, kiminde de tenâsüb başlığı altında verildiği görülmektedir. Ayrıca, teşâbüh-i atrâf ve îhâm-ı tenâsüb gibi alt sanatların da genellikle bu sanatın içinde alt başlık olarak anlatıldığı müşahede edilmektedir. Bu sanat tevfîk, telfîk, i’tilâf, cem’iyet gibi adlarla da anılmıştır. Bir beyitteki benzeşen kelimelerin tenâsüb mü, yoksa mürâ’ât-ı nazîr mi olarak niteleneceği önemli görülmeyerek rastgele bir tercihin ortaya konulduğu da görülmektedir. Bu ise, adeta iki farklı sanat varmış gibi bir yanılgıya sebep olabilmektedir. Dolayısıyla bu sanatın tarif ve tasnifi belâgat kitaplarında incelenerek bir mukayeseye imkan vermek için tablo hâlinde gösterilmelidir. Bu makalede, seçilen belli başlı belâgat kitapları incelenerek mürâ’ât-ı nazîr ile ilgili tarif ve tasnifler ortaya konulmuş ve bir tablo hâlinde gösterilmiştir.
|