Makale Özeti:
|
Araştırmanın Temelleri: Yaşadığımız dönemde iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerinin ortaya
çıkmaya başlaması, iklim değişikliğiyle mücadelede yeni ve daha etkili yöntemlerin geliştirilmesi
gereğini ortaya koymaktadır. Düşük karbon ekonomisi, serbest piyasa ekonomisi içinde gelecek on
yıllarda daha güvenli ve sürdürülebilir bir ekonomik yapı inşa etmenin en uygun yolu olarak
gözükmektedir. Bu anlamda, düşük karbon ekonomisinin bireyden devlete ve devletten küresel
ortama kadar ne ifade ettiğini net bir şekilde ortaya koymak gerekir.
Araştırmanın Amacı: Araştırmanın birincil amacı, sürdürülebilir kalkınma ve iklim
değişikliğiyle mücadele için düşük karbonlu bir ekonomi modelinin temellerini atmanın gerekliliğini
ortaya koymaktır. İkincil amacı ise, düşük karbonlu ekonomi modelinin genel çerçevesini çizmek ve
bu modelin akademik düzeyde tartışılmasına öncülük etmektir.
Araştırma Yöntemi: Araştırma, temelde kuramsal bir değerlendirme çalışmasıdır. Bu amaçla,
özellikle küresel düzeyde çevre politikalarını etkileyen uluslararası kuruluşların bu konudaki
raporlarından ve raporlardaki sayısal verilerden yararlanılmıştır.
Tartışma ve Sonuçlar: Çalışmayla ilgili temel tartışma, dünya ekonomisinin iklim değişikliği
sorununu ve bu sorunun gelecekte insan yaşamının sonunu getirebileceğini kabul etmekle birlikte, bu
sorunun çözümünü yine serbest piyasa düzeni içinde aramasıdır. Çalışmanın sonucu ise, düşük
karbonlu ekonomi modelinin, iklim değişikliğiyle mücadele ve sürdürülebilir kalkınma için en uygun
serbest piyasa çözümü olduğudur. Bugün gelinen noktada, düşük karbonlu ekonomi modelinin genel
bir çerçevesi oluşmakla birlikte, düşük karbonlu çözümlerin finansmanı ve ulusal düzeyde düşük
karbon politikalarının hükümetlerce uygulanması konusunda önemli bir uyum sorunu yaşanmaktadır.
Bu durum, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin yeterli finansal ve kurumsal altyapıya sahip
olamamalarından kaynaklanmaktadır. Bunun için, gelişmiş ülkelerden az gelişmiş ve gelişmekte olan
ülkelere doğru finansal ve teknolojik transfer olanaklarının arttırılması, uluslararası işbirliği
çerçevesinin güçlendirilmesi gerekmektedir. Türkiye’nin Kyoto Protokolünün yükümlülük dönemi
olan 2008–2012 döneminde karbon azaltımı zorunluluğunun bulunmaması, ekonomisi üzerinde
emisyon azaltım baskısı olmaması anlamına gelmekle beraber 2012 sonrasında düşük karbonlu
ekonomiye geçişte kendi yol haritasını oluşturması için yeterli zamana sahip olduğunu
göstermektedir.
|