image.jpg

Derginin Adı: Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi
Cilt: 2015/17
Sayı: 29
Makale Başlık: Ekoloji Ekseninde İnsan-Doğa İlişkisi ve Özne Sorunu
Makale Alternatif Dilde Başlık: Human-Nature Relationship and the Question of Subject in the Perspective of Ecology
Makale Eklenme Tarihi: 3.02.2016
Okunma Sayısı: 6
Makale Özeti: Toplumları derinden etkileyen ve son yıllarda sıkça kendinden bahsettiren ekolojik bunalım, bütün olumsuzluklarına ve kriz haline karşın önemli bir farkındalığı da ortaya çıkarmıştır. İçinde bulunduğumuz bu kriz öncelikle, geleneksel çevre korumacılık yaklaşımları ve bu doğrultuda alınan teknik önlemler ile giderilmeye çalışılmış; ancak istenilen sonuç alınamadığından krizin önüne geçilememiştir. Yaşanılanların gerçekliğinin ve ciddiyetinin anlaşılması; çözüm üretilmesi ve konu hakkında hassasiyetin yaratılması için 1960’lı yılların sonunu beklemek gerekmiştir. Bu farkındalık ise sorunların çözümünün krizde değil; kökeninde aranması gerektiği gerçeği üzerinde yükselerek, insanın doğadan neden uzaklaştığı, niçin doğayı ikincil konuma sürükleyerek yabancılaştırdığı ve ona hükmetme arzusunun nasıl galip geldiğinin sorgulanması ile başlamıştır. Bu sorgulamanın temel iki öğesi olan insan ve doğanın ilişkisel durumları ve birbirine göre konumları esasında krizin nedenini oluşturmaktaydı. Ancak ekolojik hareketin en büyük çıkmazı ise, diğer ideolojilerde olduğu gibi kendi içinde bölünmüşlükleri ve ortaya koydukları düşüncelerin birbirinden çok farklı olmasıydı. Nitekim ne derin ekolojinin insanı merkeze alan sisteme karşı bir duruş sergilemesi ve doğayı özneleştirmesi; ne hiyerarşi ve tahakkümü temel sorun olarak gören ve buradan yola çıkarak insan-doğa ilişkisini sorgulayan toplumsal ekoloji; ne de bu hareketlerden beslenerek ortaya çıkan, ataerkil düzen eleştirisinden hareket ederek, doğaya tahakkümü ve üzerindeki sömürüyü, kadının sömürüsüyle özdeşleştiren eko-feminizm bu bunalıma tam anlamıyla çözüm üretebilmiştir. Dolayısıyla bu makale de ekolojik krize çözüm bulabilme saikiyle yola çıkmış değildir. Temel amaç, ilgili literatürün tartışması aracılığıyla teorik bilgi sunmak ve bu şekilde ekolojik krize dikkat çekerek insanlığın doğaya hükmetme arzusunun meşruluğunu (!) kırmaktır. Çünkü oluşturulan onca akımın ortaya koyduğu tek ortak sonuç, doğaya atfedilen değer ölçüsünde ve doğanın konumlandırıldığı yere göre krizin değişkenlik göstermesidir. Başka bir deyişle, açık bir çözüm önerisinden ziyade, doğaya atfedilen değer ölçüsünde ekolojik krizin çözülmesi noktasında ilerleme kaydedileceği düşünülmektedir. Bu nedenle de, insan-doğa ilişkisi çerçevesinde doğanın konumlandırılması bağlamında “özne” sorunu, bahsi geçen üç akımdan (Derin Ekoloji, Toplumsal Ekoloji ve Eko-feminizm) hareket ederek karşılaştırmalı olarak incelenmiştir.
Alternatif Dilde Özet: Ecological crisis, which influences societies deeply and being frequently discussed in recent years, has revealed an important awareness despite all the negativity and the crisis situation. The current crisis has been tried to be solved by applying traditional environment protection approaches and technical precautions, yet it has not been prevented because of failure in getting expected outcomes. It had to be waited until the end of 1960’s for understanding the reality and seriousness of the things that happened and creation of a solution and sensitivity required for the subject. This awareness, which is based on the fact that solutions for the problem should not be sought in crisis but in its roots, starts with the questioning of why people distanced themselves from nature, why they reduced it to a secondary position by alienating it and how they desire to rule nature prevailed. The two main elements of this question, i.e., relational situations and relative positions of human and nature, constituted the reason for the crisis. However, the biggest dilemma of the ecological movement, like other ideologies, was division in themselves and different ideas they came up with. In fact, neither deep ecology’s stance against anthropocentric system and its subjectivation of nature; nor social ecology perceiving hierarchy and domination as the main problem and questioning the human-nature relationship upon this; and even eco-feminism having emerged out of interaction with these two movements and moving from the critique of patriarchal order vis-à-vis identifying the domination and exploitation on nature with the domination and exploitation of women, were all failed to produce an exact solution for this depression. Therefore, this article does not depart from the motive of finding a solution to the ecological crisis. The main objectives are to provide theoretical knowledge through a discussion on related literature and to break the so called legitimacy of the desire of mankind to dominate nature (!) by drawing attention to the ecological crisis. Since the only common result that all the undercurrents generated is that the crisis varies according to the value given to and the positioning of nature. In other words, it is thought that the value attributed to nature rather than a clear suggestion for solution will make progress for the resolution of the ecological crisis. Therefore, in the context of the positioning of nature within the framework of human-nature relationship, the “subject” problem is analyzed comparatively upon the three aforementioned approaches (deep ecology, social ecology and eco-feminism).

PDF Formatında İndir

Download PDF