Makale Özeti:
|
Eleştirel pedagoji, okul sisteminin çok yetenekli ile az yetenekliyi ayıran bir tarama
aracı olarak işlediğini savunur. Okulun bu şekilde tarama aracı olarak iş görmesi,
bazı eğitim ekonomistlerince IQ’izm, J.J. Macionis gibi sosyologlarca credentialism
(diplomacılık) ve H. Gardner gibi bazı eğitimcilerce g-centrism (g-merkezcilik) olarak
nitelenmiş, toprak ve kas gücünün endüstrileştiği modern dönemde elitist eğitim
anlayışından ziyade fırsat eşitliği düşüncesinin hakim olmasına rağmen dönüşen
‘sınıf’landırmalar yukarıdaki terimlerle eleştirilmeye devam etmiştir. Post-modernizm
bir yandan; bilgi, BIT ve enformasyon toplumunun etkileriyle eşitsizliklerin büyüyeceği
sinyallerini doğrulamış fakat büyük anlatıların sonunu getirdiği için eşitsizlik
olgusunu konu dışı ilân etmiştir. Diğer yandan ekonomik, politik ve kültürel alanın
birbirine geçmesiyle yeni eşitsizliklerin üretilmesine zemin hazırlamıştır. Ekonomik
alanda S. Bowles ve H. Gintis (IQism ve EQism)’in görüşleri, kültürel alanda tüketim
kültürü teorileri (P. Bourdieu, S. Ewen ve G. Lukacs’ın N. Elias, D. Chaney, W.
Benjamin ve J. Urry M. Douglas ve B. Isherwood), politik alanda ise N. Chomsky
(indoktrinasyon mekanizmaları) ve M. Foucault, (iktidarın gözü)’nun görüşleri bu
zeminde buluşmaktadır ki P. Bourdieu’nun “cüppe aristokrasisi” olarak adlandırdığı
bu dönüşümde sınıfın eski ama yeni belirleyicisi yine eğitimdir. Dolayısıyla bu
çalışmada, postmodern dönemde eğitimde görülen eşitsizliklerin yeni araçlarla ve
dönüşerek devam edeceği öngörülmekte, bu dönüşümün izleri üç alt grupta analiz
edilmekte, tartışmaya açılan bu analizin muhtemel çözüm önerilerini zenginleştirmesi
hedeflenmektedir.
|