Makale Özeti:
|
Bu araştırmanın amacı savaş ve hak ihlalleri gibi yıkıcı sebeplerden dolayı göç etmek zorunda kalan ve yaşamlarına Türkiye’de devam eden mülteci öğrencilerin bu travmatik yaşantının üstesinden gelme konusunda hangi dinî başa çıkma etkinliklerine başvurduklarını ve bu tercihin kültürel uyumlarıyla olan ilişkisini ortaya koymaktır. Dinin başta zorunlu göç olmak üzere yaşanan her türlü zorlukla başetmede önemli işlevlere sahip olması, mültecilerin yaşamlarını katlanılabilir kılma adına ne tür bir dinî başa çıkma süreci yaşadıklarını ilgi ve merak konusu haline getirmektedir. İşte bu merakla şekillenen araştırma, mültecilerin daha çok olumlu dinî başa çıkma yöntemini kullanarak zorluklarla mücadele ettikleri ve bu mücadeleyle kültürel uyumu yakalamaya çalıştıkları varsayımına dayanmaktadır. Araştırmanın örneklemi 2017-2018 öğretim yılında Karabük Üniversitesi’nin farklı bölümlerinde ve Karabük Milli Eğitim Müdürlüğü'nün lise düzeyindeki farklı okullarında öğrenimlerine devam eden Suriye, Irak ve Afganistan kökenli mülteci öğrenciler arasından tesadüfi örneklem yoluyla seçilmiştir. Yaş ortalaması 18 olan örneklem grubuna “Kültürel Uyum” ve “Dinî Başa Çıkma Tarzları” ölçekleri uygulanmıştır. İlişkisel tarama yöntemine uygun olarak ölçek tekniği kullanılan araştırma bulgularına göre örneklem grubunun kültürel uyum ve olumlu dinî başa çıkma düzeylerinin ortalamanın üzerinde olduğu, olumsuz dinî başa çıkma düzeylerinin ise ortalamanın altında olduğu görülmektedir. Bazı bağımsız ve demografik değişkenlerle ilişkisi belirlenen ‘kültürel uyum’ ile ‘olumlu dinî başa çıkma’ arasında da pozitif yönde anlamlı bir ilişki olduğu tespit edilmiştir (r=.269). Bu nedenle mülteci öğrencilere manevi bakım sağlamanın, onların kültürel uyum düzeylerini yükselteceği düşünülmektedir.
Özet: Bu araştırmanın amacı savaş ve hak ihlalleri gibi yıkıcı sebeplerden dolayı göç etmek zorunda kalan ve yaşamlarına Türkiye’de devam eden mülteci öğrencilerin bu travmatik yaşantının üstesinden gelme konusunda hangi dinî başa çıkma etkinliklerine başvurduklarını ve bu tercihin kültürel uyumlarıyla olan ilişkisini ortaya koymaktır. Dinin başta zorunlu göç olmak üzere yaşanan her türlü zorlukla başetmede önemli işlevlere sahip olması, mültecilerin yaşamlarını katlanılabilir kılma adına ne tür bir dinî başa çıkma süreci yaşadıklarını ilgi ve merak konusu haline getirmektedir. İşte bu merakla şekillenen araştırma, mültecilerin daha çok olumlu dinî başa çıkma yöntemini kullanarak zorluklarla mücadele ettikleri ve bu mücadeleyle kültürel uyumu yakalamaya çalıştıkları varsayımına dayanmaktadır. İlişkisel tarama yöntemine uygun olarak yapılan araştırmada ölçek tekniği kullanılmıştır. Araştırmanın nicel verilerini elde etmek için kişisel bilgi formu ile birlikte ‘Kültürel Uyum’ ve ‘Dinî Başa Çıkma Tarzları’ ölçekleri kullanılmıştır. Araştırmanın örneklemi 2017-2018 öğretim yılında Karabük Üniversitesi’nin farklı bölümlerinde ve Karabük Milli Eğitim Müdürlüğü'nün lise düzeyindeki farklı okullarında öğrenimlerine devam eden Suriye, Irak ve Afganistan kökenli mülteci öğrenciler arasından tesadüfi örneklem yoluyla seçilmiş araştırmaya gönüllü 112 öğrenciden oluşmaktadır.
Veriler analiz edilirken öncelikle ölçeklerin toplam skorları elde edilerek ortalamalar hesaplanmıştır. Öğrencilerin kültürel uyum düzeylerinin çeşitli değişkenlere göre farklılaşıp farklılaşmadığını ortaya koymak üzere t-test (Independent Samples t-test), tek yönlü varyans analizi (Oneway ANOVA) ve Scheffe testi kullanılmıştır. Dinî başa çıkma ile ilgili ilişkilere bakılırken de normallik testi sonucuna uygun olarak parametrik olmayan testlerden ‘Man Whitney U’ ve ‘Kruskall Wallis H’ testleri uygulanmıştır. Kültürel uyum ile dinî başa çıkma arasındaki ilişkinin belirlenmesi için korelasyon testinin yapıldığı araştırmada, istatistiksel anlamlılık düzeyini belirlemek için en düşük p değeri olarak .05 baz alınmıştır.
Araştırma bulgularına göre örneklem grubunun kültürel uyum (=3,27) ve olumlu dinî başa çıkma düzeyleri ortalamanın üstünde olup (=3,42), olumsuz dinî başa çıkma düzeyleri ise ortlamanın altındadır (=1,77). Örneklem grubunun kültürel uyum düzeyleri, demografik değişkenlerden sadece örneklemin uyruğuna göre istatistiksel açıdan anlamlı farklılık göstermiştir. Buna göre Suriyeli öğrencilerin kültürel uyum düzeyleri (= 3,48), Irak (= 3,19) ve Afganistan (= 3,06) kökenli öğrencilerden daha yüksek olup, aralarındaki farklılık istatistiksel açıdan anlamlıdır (p<.01).
Örneklem grubunun ‘olumsuz dinî başa çıkma’ düzeyleri ile demografik ve bazı bağımsız değişkenlerle arasında herhangi bir anlamlı ilişkiye rastlanmamışken ‘olumlu dinî başa çıkma düzeyleri’ ile demografik değişkenlerden sadece uyruk, cinsiyet ve yaş aralığı arasında istatistiksel açıdan anlamlı farklılıklar görülmüştür. Buna göre kız öğrencilerin olumlu dinî başa çıkma düzeyleri (= 64,46) erkek öğrencilerden (= 47,32) daha yüksektir. Aradaki farklılık ise istatistiksel açıdan anlamlıdır (p<.01). Ayrıca 21-24 yaş aralığında olan öğrencilerin olumlu dinî başa çıkma düzeylerinin daha yüksek olduğu (= 70,54) ve 14-16 yaş aralığında olan öğrencilere göre (= 47,47) aradaki farklılığın anlamlılık düzeyine ulaştığı görülen araştırmada, Suriye kökenli öğrencilerin olumlu dinî başa çıkma düzeyleri (= 62,91) daha yüksek bulgulanmış ve Afganistan’lı öğrencilerin ortalamasına göre (= 42,63) anlamlı bir farklılık düzeyine ulaşmıştır (p<.05). Ayrıca araştırma bulgularına göre kültürel uyumun dinî başa çıkma tarzlarından sadece olumlu dinî başa çıkma ile arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (r=.269, n=112, p=.004).
Savaşlara bağlı olarak yaşanan zorunlu göç, maddi ve manevi kayıplar içeren travmatik bir yaşantıdır. Şiddetli ve yüksek düzeyde strese yol açan bu tür olumsuz yaşantılarla mücadelede maneviyatın en büyük katkısı ise olumlu dinî başa çıkma yoluyla olmaktadır. Nitekim dinî ve manevi inançlar, travma mağdurunun anlam arayışına en tatminkâr cevaplar sunarak ona bilişsel tatmin sağlamasının yanı sıra imanın getirdiği teslimiyet duygusuyla durumu kabullenme aşamasına geçmesinde yardımcı olmakta ve travmayla mücadelesine olduğu kadar travma sonrası gelişimine de katkı sağlamaktadır. Dinin, özellikle zorunlu göç gibi insan gücünü aşan engellemeler karşısında çaresizlik içine düşen bireyin yeniden uyum düzeyine ulaşmasını kolaylaştırıcı bir fonksiyon üretiyor olması onu ayrı bir yerde konumlandırmaktadır. Nitekim yapılan bazı çalışmalar, sıkıntılı zamanlarda Tanrı’yla olumlu bir ilişki içinde bulunarak imtihan, sabır, şükür, dua, tevekkül, Tanrı’ya sığınma ve hayatı yeniden anlamlandırma gibi olumlu dinî başa çıkma unsurlarına yönelmenin ruh ve beden sağlığı üzerinde koruyucu, iyileştirici ve telafi edici etkilere sahip olduğunu göstermektedir. Zira yaptığı makul, tatminkâr ve ikna edici açıklamalar dini, insanlar için önemli bir direnç kaynağı haline getirmektedir.
Araştırma bulguları mülteci öğrencilerin kültürel uyumları ile “olumlu dinî başa çıkma” etkinliklerine yönelmeleri arasında anlamlılık düzeyine ulaşan bir ilişkinin varlığını göstermektedir. Bu nedenle mülteci öğrencilerin manevi rehberlik ve destek faaliyetlerine dahil edilmelerinin entegrasyon sürecine daha fazla katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Ayrıca gerek mülteci öğrencilerin gerekse yerel halk ve öğrencilerin birbirlerini ötekileştirici yaklaşım içine girmelerini engelleyecek ve birlikte yaşama kültürünü geliştirecek değer merkezli proje ve faaliyetler yürütülmesinin ve bu faaliyetlerin hem sivil toplum örgütleri hem de devlet eliyle desteklenmesinin önemli olduğu ortaya çıkmaktadır. Entegrasyonun önündeki en büyük engellerden birisi olan dil problemini ortadan kaldırmak üzere ücretsiz dil kurslarının açılmasının ve ayrıca kampüs ve çevresinde öğrencilerin daha uyumlu ilişkiler geliştirebileceği sosyo-kültürel ağlar kurulmasının bu konuda olumlu katkılar üretebileceği düşünülmektedir.
|
Alternatif Dilde Özet:
|
The aim of this study is to determine what kind of religious coping activities the refugee students forced to emigrate to Turkey due to the devastating reasons such as war and violation of rights apply in order to overcome their traumatic lives and the relationship between the use of these religious coping activities and their adaptation to the culture they live in. The fact that religion has important functions in dealing with all difficulties, especially forced migration, makes it a matter of interest about what kind of religious coping process refugees have experienced for making their lives bearable. Therefore, this research is based on the assumption that the refugees mostly struggle with difficulties by using positive religious coping methods and try to achieve cultural adaptation through this struggle. The sample was selected from the refugee students from Syria, Iraq and Afghanistan continuing their education in different departments of Karabük University and in different high schools of Karabük National Education Directorate in 2017-2018 academic year. “Cultural Adaptation” and “Religious Coping Styles” scales were applied to the sample with an average age of 18. According to the research findings, cultural adaptation and positive religious coping levels of the sample group are above the average, and negative religious coping levels are below the average. There was found a positive meaningful correlation between cultural adaptation and positive religious coping of which relation was determined through some independent and demographic variables (r = .269). Therefore, it is thought that providing spiritual care for refugee students might increase the level of cultural adaptation.
Summary: The aim of this study is to determine what kind of religious coping activities the refugee students forced to emigrate to Turkey due to the devastating reasons such as war and violation of rights apply in order to overcome their traumatic lives and the relationship between the use of these religious coping activities and their adaptation to the culture they live in. The fact that religion has important functions in dealing with all difficulties, especially forced migration, makes it a matter of interest about what kind of religious coping process refugees have experienced for making their lives bearable. Therefore, this research is based on the assumption that the refugees mostly struggle with difficulties by using positive religious coping methods and try to achieve cultural adaptation through this struggle. The study that was conducted according to correlational survey model, used the questionnaire technique by implementing the “Cultural Adaptation” and “Religious Coping Styles” scales together with a personal information form. The sample of the study was chosen by random sampling, and consisted of 112 volunteer refugee students from Syria, Iraq and Afghanistan, studying at different departments of Karabük University and different public high schools in Karabük.
While analyzing the data, firstly, averages were calculated by obtaining total scores of the scales. In order to reveal whether students’ cultural adaptation levels differ by various variables or not, t-test (Independent Samples t-test), one-way analysis of variance (Oneway ANOVA) and Scheffe Test were applied. While analyzing relations related to religious coping, non-parametric ‘Man Whitney U’ and ‘Kruskall Wallis H’ tests were applied in accordance with the result of the normality test. In the study in which correlation test was applied to determine the relationship between cultural adaptation and religious coping, the lowest p-value was predicated as .05 to determine the level of statistical significance.
According to the findings, sample group’s levels of cultural adaptation (=3,27) and positive religious coping (=3,42) were above the average, and the level of negative religious coping (=1,77) was below the average. Cultural adaptation levels of the sample group has shown significant statistical differences in terms of the nationality variable. Accordingly, Syrian students had higher cultural adaptation scores (=3,48) than Iraqi (=3,19) and Afghani students (=3,06), and the difference among them was statistically meaningful (p<.01).
There wasn’t detected any significant relationship between ‘negative religious coping’ levels of the sample and demographic and other independent variables; however, there were seen statistically significant differences just in terms of nationality, gender and age range among other demographic variables. Accordingly, female students scored higher (= 64,46) in positive coping than male students (= 47,32). The difference between them is statistically meaningful (p<.01). Students at the ages of 21-24 scored higher in positive religious coping (= 70,54) and the difference between them and the students at the ages of 14-16 (= 47,47) reached meaningful level, next to this Syrian students had higher levels of positive religious coping (= 62,91) and this reached a meaningful difference (p<.01) when compared with the averages of Afghani students (= 42,63). Moreover, there was a positive significant relationship between cultural adaptation and positive religious coping (r=.269, n=112, p=.004).
Forced migration caused by wars is a traumatic experience including material and moral loss. The greatest contribution of spirituality in this kind of negative experiences causing severe stress is through positive religious coping. Hence, religious and spiritual beliefs not only enable cognitive satisfaction by offering the most satisfying answers to traumatic victims’ search for meaning, yet also help them to accept the situation. This is caused due to a sense of devotion, and contribute to both their struggle with the trauma and their post-traumatic development.
According to the research findings, there is a significant relationship between students’ cultural adaptation and ‘positive religious coping’ tendency. Therefore, providing these students with spiritual care and counseling might contribute to their integration process. Moreover, it has been seen that it is important to conduct value-centered projects and activities which would prevent both refugee students and locals to marginalize each other, and would improve the culture of living-together. It is also important to provide governmental and non-governmental support for these projects and activities. On the other hand, launching free language courses to resolve communication problems, which are obstacles for integration, and establishing socio-cultural networks in and around the campus for constituting more compatible relationships among the students would improve the students’ integration capability.
|